Türkistan'dayım
Bir ilkbahar sabahı kendimi,
Ata yurtta buluyorum,
Türkistan'dayım artık.
Yurt içinde yurt kurulmuş,
Dışarı serin,
Gün daha yeni ağarıyor.
Otların üstünü kırağılar kaplamış,
Ebem, yere çömelmiş,
Bir davarı sağıyor.
Elli yurtlu bir oymak,
Kışlağında tünüyor.
Ebem, sütü sağınca hemen yurda dönüyor,
Bir tavanın içine biraz sızgıç katıyor.
Yurdun içi mis gibi, davar eti kokuyor,
Acıkmışım bir hayli, yumuluyorum ete,
Bu meret de insanın içini ne yakıyor,
Bir testi su bile içimi söndürmüyor.
Doyunca karnım, çıkıyorum yurttan,
Bir doru atım var sırtına atlıyorum.
Korkum yok ne ayıdan ne de vahşi bir kurttan,
Uçsuz bucaksız ata yurdu geziyorum.
Bacağımda çizmeler, halis sığır derisi,
Belimde tirkeşim ve sadağım sallanıyor.
Başımda kürklü başlık ve ensemde gerisi,
Kollarımda kolçaklar, şakır şakır ediyor.
Bir çoban çıkarmış yüz baş davar güdüyor,
Aklında tek bir soru, bu oğlan nere gidiyor.
"Hayır olsun yiğidim, yolun nereye" diyor,
Dönüyorum çobana, "avlak yere giderim,"
Peki seni sormalı? "işte koyun güderim."
Dehliyorum atımı, revanım tekrar yola,
Bir çayıra gelince, çüşlüyorum duruyor.
Bakıyorum etrafa, ileride bir geyik.
Tek başına yumulmuş, nane kekik yeyiyor.
Kuruyorum yayımı, çömüyorum bir yere,
Tirkeşimden bir ok, çıkarıp atıyorum.
Ok varıyor geyiğe ve devriliyor yere,
Bir anda fırlayarak yanına varıyorum.
Çelik temrenli oku, çekiyorum geriye,
O sırada bir seda bana doğru geliyor,
''Onu benim avlayan, geyik benimdir" diyor,
Sesin geldiği yöne çevirdim mi başımı,
Ay parçası bir hatun, tam karşıma çıkıyor,
O da çıkarınca, çelik temrenli bir ok,
"Bak işte benim okum, av da benimdir" diyor.
Elimde kanlı oku uzatıyorum ona,
"İkimiz de vurmuşuz" diyorum bu geyiği,
O sırada o güzel yüze de bakıyorum,
"Obam şurda ilerde üleşelim" diyorum.
Ok atan bir yay gibi gevşeyince kaşları,
"Pek âlâ gidelim de üleşelim aşları."
Diyerek kır atının tepesine biniyor,
Beni takip ederek, bizim yurda geliyor.
Yolda yarışıyoruz, beraberce çayırda,
Efil efil rüzgarda uçuşuyor saçları.
Bir mana arıyorum, bu vakitsiz hayırda,
Kır atı, şimşek gibi aşıyor ovaları.
Varıyoruz oymağa, bir rekabet içinde,
İniyoruz atlardan, otağıma gelince,
Ebem ala geyiği tam yarıya bölünce,
Ay parçası, o güzel hissesini alıyor.
Bana da yarım geyik ve sevdası kalıyor.
Hakkını da alıp da obasına dönünce,
Tünüyorum ardından bir keçenin üstüne,
Kendimi salıyorum, ak kımızın mestine.
Kase kase kımızla, ediyorum akşamı,
Bir köşede sızarak düşlüyorum adını,
Geyiğimle şahsımı avlayan bu kadını.
Derken sabah olunca uyanıyorum hemen,
Bakıyorum çevreme, keçe yerine beton.
O bozkırın yerinde bir beton yığını var,
Kulağımda çınlıyor dilberin güzel sesi.
İnce dudaklarından çıkıyor bir hoşça kal,
Bir rüyadan ibaret, yokmuş meğer gerisi,
Tütüyor gözümde çok, hayali bile bir hayal.