Her gün, aynı saatte bir otobüste, aynı yol, aynı mazeret… Güneşin batışına yakın, otobüsün en arkasında, bir kalabalıkta zor da olsa yer bulmuştum. Sağımda aynı deniz, aynı manzara; bazen puslu, bazen sisli, bazen açık veya yağmurlu. Solumda bir tepe, tepede deniz feneri… Kalabalık ve loş otobüsün içinde 1 saat 15 dakika… Kimi öğrenci, kimisi yaşlı, bazıları da ortalamadan işte.
Pazar günleri, pazar 2’ye 15 dakika kala çıkıyorum, 3 saat yol gidiyorum. Arayacak mı? “Misafirim var, gelme.” diyecek mi?
3 saat yol… 3 saat gidiyorum… Yetişince arıyor: “Gelme.” Küfür ediyorum, kaynar sular dökülüyor, yürüyorum. Bilmeden…
Bugün cumartesi. Akşam aradı: “Bu hafta gelme.” dedi. Gitmeliyim. Düşüncesiz biri! Düşünmüyor… Herkesi memnun edeceğini mi sanıyor? Düşün, düşün biraz! Zor durumda kalıyorum, sinirleniyorum, küfür ediyorum, söyleniyorum. Ben seçmedim, mecbur kaldım.
Dönecek miyim? 3 saat yol… Pazar günü… Hafta içi aynı yol, aynı mazeret. Otobüsün içinde 1 saat 15 dakika… Gidecek miyim?
Cumartesi, “Bu hafta gelme.” dedi. Söyleniyorum, söyl
eniyorum…