Bir hazine keşfettim yakın zamanda. Ama öyle bir hazine ki beni derinden sarsan bir hazine. Ama ben o hazineye layık değilim, bunu biliyorum. Bu yüzden onu, layık gördüğüm güzel insanlarla paylaşmak istiyorum. Ama yapamıyorum. Vazgeçemiyorum.

Bana ait olmayan bir hazineyi kendime layık görmeyip başkasına hediye eder gibi paylaşmak istiyor oluşum; peki bu deliliğin kaçıncı evresi? Ne yapıyorum ben?

Son günlerde çok acayip hallerdeyim. Anlam veremiyorum bu hallerime.

Biliyor musun edebiyatla, şiirle daha bu yıl tanıştım ben. Bunca yıl böyle bir şeyin varlığının farkına varamamıştım. Ve edebiyatla ilgilenen, şiirlerle yaşayan herkese ama herkese derin bir hayranlık besler oldum.

İnsan en çok da hissettiklerini, acılarını başkasından dinleyince hüzünleniyormuş, yeni yeni farkına varıyorum.

Eskiden benim için şiir yalnızca kafiyeli yazılmış dörtlükler ve belirli gün ve haftalarda okunan dizelerdi.

Bir de insanın acıları varsa şiire merakı vardır diyorlar. Birkaç kişiden duydum bunu. Öyleymiş gerçekten, sanırım. Büyüdükçe, yaşadıkça anlar oldum bunu.

Kafam çok karışık, yazamıyorum. Kafamdaki bazı sorular ve cevaplar yazacaklarımı sabote etmekte. Bu sebeptendir bu kadar özensizce yazışlarım...