Bugün yine aynıydı, iki gündür olduğu gibi... Bomboş insanlara kustuğğum nefretle geçti zaman. Onları dinlerken ruhumu bir bataklığa çekiyor gibiler ama asıl bataklık kendi içimde. Anksiyete krizlerim gün içinde defalarca tutuyor artık. İyileşmiştim halbuki, ya da öyle sanmıştım. Şimdi, yeniden başladım düşmeye.
Sabah ve akşam kendimi rahatlatmak için yazı yazıyorum. Kalemim bir terapiydi ama artık yetmiyor. Yazmak ne kadar dindirir bu öfkeyi? Ne kadar saklar bu yalnızlığı? Yarından itibaren herşeyi değiştiriyorum. O pislik insanlara inat, kendime inat, derslerime odaklanacağım.
Alkolü bırakalı tam 10 ay olmuştu. Şimdi yeniden onun kollarındayım. Yeniden bağımlı. Şişenin içinde huzur arıyorum ama bulduğum sadece daha derin bir karanlık. Alkol... Bir nevi anestezi işte. Uyutuyor. Hissetmiyorum. Yaşadığımı bile unutuyorum bazen. Belkide bu, en çok ihtiyacım olan şey. Eskiden derdimi bir tek ona anlatırdım. Şimdi kimse yok.O vardı, bir tek beni o anladı, sandım. Onun yokluğu içimde bir çöl gibi. Boşlukta sallanıyorum, alkol bir kum tanesi, yalnızca biraz daha geç batıyorum. Hayatıma giren birkaç beyin, bedenleri obez insanlar, kalpleri zaten leş. Olsun bu da bana bir ders oldu. İnsanları daha iyi okumayı öğreneceğim. Birisi asla bulamayacağı o saf sevgiyi bir kenara itti. Kin, nefret ve öfkeyi seçti. Dİğeri, yani ben, bir daha asla aşık olmamaya kendi kendine yemin etti. İkimizin de hayatında yer yok artık masumiyetlere, temiz duygulara. Belki bu da bir savunma, belki de bir kaçış. Yarından itibaren başka bir yol yok. Çükacağım kirlenen zihinlerin bu karanlığından. Yoksa o karanlık beni tamamen yutacak.