Karanlıklar içinde karanlığın 

Siyahlar içinde siyahlığına 

Bir dem verdi gözlerin

Gök şaşırdı yalnızlığa 

Soldu karanlığı, elini öptü renksizliğin


Biraz daha koyu bu irisler, renkler daha bir koyu vuracak pencereni


Değdi gözlerimden göğe bir acı

Sandı ki taşları vurdu kıyıya engellerin

Duydum kesmiş ayağını gerisin geri dilerken iyisini cetvele duran öğrenci 

Söyledi yetmiş sekiz yaşında bana


Şükür etmeyi unutma elin kavuşmuşsa nemli bir tahtaya


Beyazlar içinde karanlığa yürü 

Aldırmandan belli kötüleri kafandan

Bu bellek yetti bak dolu yağan kara

Karanlıkta kaptırır gözlerini geçmişten biri


Ak noktalar gibi düşsem başka göklerden taşınıp saçlarına 


Ayıpları çıkar beyaza siyahtan

Yalnız kötü adamsın kabul vur dışarıya 

Bize yazarken ya da giderken yakışan elveda

Çok görülmekte hak mı ararsın dil gelir vicdana


Saydığım sayısız hatırlara, hataları yaymış on parmağına 


Dolanmış sarmaşıklar ağaçlara 

Arkasında bekler ışığı toz gibi gökten

Değmiş kanadı kelebeğin gece köre

Periler bulanmış kömür yalnızlığa 


Bak dokundukça biraz daha kirleniyor kefen, yattığı toprağa 


Yağacak taş kalmadı başka

Bak, yağan taşlardan düştü bağrıma 

Parmak hesabı olmaz, hesapta ahiret 

Ölmeye benzemez hiçbir acı alışmadan 


Bükülmeyen eller gibi öper dizlerin yine ellerinle tabana