Aslında duygu hakkında bir şey bildiğimi içimde ne kadar karar versem de dış dünyada oluşan bir yıkım olayının etkisi ile verdiğim karar birden ortadan yok oluyor. Neden mi? Ben de bilmiyorum. Ya da pek bir şey yaşamadığım için mi desem duygusuzluğa sürüklenmiş olabilirim. Yaşamaktan daha çok duyguyu kitaplarda okumuş oldum. Fakat yine o duyguları kendimce yaşamadım çünkü kitaptaki karakter benmişim gibi okudum ve anladım. Ama yine de yaşamış olmadım. Başımın okşanmasının sadece karşı tarafın sevgisini aktarmış olmasına rağmen pek anlamam bu sevgi için denilen teması... Ya da sarılmayı neden insanlar birbirine sarılır ki? İhtiyaç mı, yoksa duygularını göstermek için mi yapıyorlar? Böyle birtakım sorular zihnimde cirit atıyor resmen bir yerden bir yere... Duygunun ne olduğunu nasıl anlayabilirim? Ben de mi duyguyu ihtiyaç olarak görsem, yoksa duyguyu bizzat içimde mi yaşasam? Umarım ileriki zamanlarımda bu sorularımın yanıtını bulmak adına adım atarım diye düşünüyorum. Duyguya dair elde edebileceğim sonu olmadan da ya da bir tutam duyguya bile yaşamanın ne olduğunu isterim. İster yanımda birileri olsun ya da kimse olmasın, yeter ki duyguya dair elimde tutacak bir şeyim olsun. Kimden ya da nereden bulsam da duygunun ne önemi var yaşamda, öğrenmek istiyorum. Yaşamımda duyguya dair edinebileceğim birileri de olsun yanımda. Göçme vaktim geldiğinde bari yanımda birileri olsun isterim. Duygusuzun teki demesinler arkamdan ya da duyguya dair bir şeyi elde etmek için bu zalim dünyada yaşamakla bir amacı oldu desinler. Demeseler de bari ben kendim için diyeyim... Uzaklarda olsa da kendim için duyguyu bulmak isterim. Birazcık bencillik gibi gözüküyor am herkesin hayatta bir amacı var, benim de amacım bu. Belki de çok bariz saçma ya da anlamsız olduklarını düşünecekler ama umurumda değil. Kimsenin dediklerine umursamadan yoluma devam edeceğim.
Apansız bir yolculuk beni bekliyor.