Eğitim, toplum için oldukça önemli bir kurumdur. Doğduğumuz andan itibaren ailemizle birlikte başlayan eğitim serüvenimiz, ilerleyen yaşlarda okul adı altında genişler ve bireylerin gelişiminin desteklenmesi için gereklidir. Hem zihnimizi hem de ufkumuzu burada genişletir,akranlarımızla vakit geçirerek sosyalleşmemizi de sağlar. Eğitim adı altında öğrendiklerimiz,kişiliğimizi ve ileri ki yaşlarda oluşacak olan benliğimizi yaratır. 


İzlemiş olduğum “3 Aptal” filminde mühendis öğrencilerinin eğitim adı altında maruz kaldıkları psikolojik şiddete şahit oluyoruz.. Aileler çocuklarına ne istediklerini sormadan, kazancı yüksek olsun, bize iyi şartlarda baksın, iyi bir mesleği olsun da övünelim gibi bir bakış açısıyla onların meslek sahibi olmalarını istiyorlar. Ezberci eğitim sisteminin baskın olduğu bu filmde ezberin iyi olduktan sonra yüksek almak olanaklı ve çocukları kendi aralarında duyguları yokmuş gibi yarıştırıyorlar.


Aileler evlatlarını kendi robotları gibi görürken onları sisteme emanet ederek

daha da makineleşmelerini sağlıyorlar. Çocukların okulda maruz kaldığı baskı neticesinde korkak, ezberci ve stresli insanlar yaratıyorlar. Ezberci sistem o kadar baskın ki, filmin bir sahnesinde konuşma yapacak olan öğrenci güzel bir konuşma yapıp ön plana çıkabilmek için metnini kütüphane sorumlusuna hazırlatıyor. Bunu gören arkadaşları da şaka amaçlı bazı önemli kelimeleri uygunsuz olacak şekilde değiştiriyorlar. Bu metni tamamen ezberleyen öğrenci herkesin önünde sunum yaparken bocalıyor. Okuduğunu anlama, anladığını yansıtma durumundan bir haber olan o öğrenci, ezberlemeye o kadar odaklı ki yanlış ya da ayıp bir kelimeli okuduğunun farkına bile varmıyor. 


Ezberci sistem o kadar yoğun ki öğrencilerin düşünmeye, farklı şeyler üretmeye hakları yokmuş gibi davranılıyor.. Herkes yarış halinde ve yarışmazsan, geride kalırsan hayatta kalamazsın minvalinde bir görüş söz konusu. Öğrenciler kendi aralarında yarışa giriyor, hırslandırılıyor ve not baskısı yüzünden korkutuluyor. Not onlar için o kadar önemli bir hale gelmiş ki aldığın nota göre değerlendiriliyor, yıl sonu çekilen fotoğrafta aldığın nota göre sıralanıyorsun. Yüksek aldıysan önlerdesin, düşük aldıysan gerilerde. Film de burada yapılan şey başrol tarafından eleştiriliyor ve bu durum hakkında çok güzel bir söz söyleniyor, “Kast Sistemi gibi”.


Yetenekli olmak hiçbir işe yaramıyor. Bu sisteme karşı geliyorsan dışlanırsın. Filmde bunu en ağır şekilde görüyoruz. Çocuklar ya ailelerini yoksulluktan kurtarmak için ya da babaları istiyor diye meslek seçimine karışamıyor bunun sonucunda başarısız olarak daha da mutsuz oluyorlar. Hem tutku duydukları işi yapamıyorlar hem de bu tür bir sistemle baş ediyorlar. Yetenekleri ve ilgileri, başarılı oldukları konu çok farklı olmasına rağmen sindirilen çocuklar bu şekilde ilerlerse istemedikleri mesleklerinde mutsuz bir hayat yaşayacak ve mesleki olarak da aktif bir rol oynayamayacaklar.


Hiç sorgulamadan ezber yapan, ne istediğini bilmeyen öğrenciler olduğu gibi bu durumdan hoşnut olmayan, sisteme karşı çıkan biri var, başrolümüz. Bu kişi filmde, sisteme karşı geliyor. O üniversitedeki arkadaşları arasında okuduğu bölümü tutkuyla ve isteyerek yapan bir öğrencidir. Ezberci sistemin kölesi olan, bundan mutluluk duyan bir öğrenci ile aralarında çıkan kavga sonucu bir iddiaya giriyorlar. Bu durum tüm film için asıl ana konu haline geliyor. Çünkü filmin sonuca bağlanmak istediği konu tam olarak bu. Sistemin yanlış oluşu, öğrenciler üzerindeki psikolojik baskı ve başarı hırslarını bize örneklerle sunarken hemde sadece bu şekilde başarıya gidilmediğini, okuyan çocukların istekleri doğrultusunda da güzel ve rahat bir hayat yaşanılabileceğini göstermektir.


Ezberci sistem yerine eğlenerek öğrenmek, insanların yetenekleri ve tutkuları doğrultusunda meslek hayatlarını seçmesi gerektiğini savunuyorum. Filmi izledikten sonra durumun sadece Hindistana özgü olmadığını Türkiye’de de durumun böyle olduğunu farkettim.Düşünmek, farklı fikirler üretmek yasakmış gibi, aldığımız notlarla çok zeki ya da aptal olarak nitelendirildiğimiz bir sistemin içerisindeyiz.


Filmin sonucunda gördüğümüz gibi, hırslar insanın içindeki o güzelliği öldürür. Başarı sadece hırsla ya da bu şekildeki bir eğitim sistemiyle gelmiyor. Alışılmış gerçekliğin aksine istediğimiz, mutlu olabileceğimiz şekilde düzenlediğimizde hayatımızı işte o zaman mutluluğa ulaşırız.Kimseye zarar vermeden sadece tutkuyla yaptığın şeyi inşa edersen hayatına en başarılı da sen olursun en mutlu da.