9-20 Ekim tarihleri arasında gerçekleşen ve 12 filmden oluşan festival bugün itibariyle son buldu. Gösterim sırasına göre festival filmlerine dair notlarım şu şekilde:

1-) Atlantis:
Aynı zamanda Ukrayna'nın bu yılki Oscar adayı gösterilen film yakın geleceğe, 2025 yılına gidiyor. Savaşın son bulduğu Ukrayna'da eski paralı asker Sergey ile arka cephede gönüllü hizmet veren Katya'nın yıllardır uğruna savaşılan ve bir nevi yok edilen işlevsizleşmiş topraklar üzerinde ümitsizlikle ve yıkımla karşı karşıya kalışlarını izliyoruz. Güzel bir metne ve sinematografiye sahip olduğunu düşündüğüm filme puanım 7.5/10

2-)Mickey and the Bear:
Irak savaşından ve karısının vefatından sonra ciddi psikolojik sorunlar yaşayan bir baba ve anlayışsız bir erkek arkadaş arasında sıkışıp kalan Mickey'nin yani yeni 18 yaşına basan bir kadının var olma, ayakları üzerinde durma
mücadelesine tanıklık ediyoruz bu filmde. Senaryosu daha filmin başlarında "ya ben bunun sonunu biliyorum" dedirtse de Camila Morrone'un oldukça başarılı performansı filmi taşıyor. Özellikle bir ilk film olduğu düşünülürse izlenilebilecek bir film olmuş. Filme puanım 5.5/10

3-)Luxor:
Film daha önce Suriye'deki savaşta bir insani yardım ekibinde gönüllü çalışan Hana'nın Mısır'ın Luxor gelmesi ile başlıyor. Hana'yla Mısır'ın tarihi dokusuna bir ziyarette bulunurken onun henüz üzerinden atamadığı savaştan kalan bunalım ve tramvalarını onunla beraber deneyimliyoruz. Burada eski sevgilisi arkeolog Sultan'la karşılaşması ise bize Hana'nın geçmişini anlamamız konusunda yardımcı oluyor. Antik Mısır'da tur atmak ne kadar güzel olsa da filmi gerek yer yer mistisizm'e kayması gerek anlatımındaki düşüklük nedeniyle pek beğenemedim. Filme puanım 4/10

4-)Um Animal Amerelo:
Bu filmi tanımlamak gerçekten çok zor. Film yönetmenin kendi iç bunalımlarına, sinemaya bakışına değinmeye çalıştığı; bir yandan da köleliği, ırk çatışmalarını merkeze alan ve bunu büyülü gerçeklik kullanarak yapmaya çalışan bir film. Hal böyle olunca filmin içinde kaybolmamak elde değil. Film bu karmaşık yapısıyla beni içine çekemedi. Puanım 4/10

5-)Exile:
Bu yıl Kosova'yı Akademi'de temsil edecek olan film, Almanya'da yaşayan Kosovalı göçmen Cafer'in yaşadığı bazı olumsuzlukların etnik kimliğinden dolayı olduğunu fark etmesiyle başlıyor. 2 saat boyunca birkaç gününe eşlik ettiğimiz Cafer'le beraber bizi ordan oraya çeken senaryosuyla insanın her yerde insan olduğunun farkına varıyoruz. Film gerek sinematografisiyle gerek anlatımıyla bana göre festivalin en başarılı filmiydi. Filme puanım 8/10.

6-)Bergmal (Echo):
İzlanda'da bir Noel'e birbirinden bağımsız 56 sahnede ve ayrı hikâyede konuk olmak ister miydiniz? İşte tam olarak öyle bir film Bergmal. Yalın ve gerçekçi anlatımıyla bir belgeselin parçalarını andıran 56 parça bir araya gelerek bir İzlanda portresi sunuyor önümüze. Filme puanım 7.5/10

7-)Son-Mother:
Bir İran trajedisi. Fabrikada çalışarak kazandığı parayla kızına ve oğluna kıt kanaat bakabilen Leyla'yla beraberiz bu filmde.İşini kaybetme tehlikesinde olan Leyla için hem bu yoksullukla hem de toplumla baş etmek oldukça zorlayıcı olsa da kendisiyle evlenmek isteyen Kazım'ın teklifini kabul etmek için çekinceleri var. Zira Kazım'ın ancak 12-13 yaşında diyebileceğimiz, kızıyla henüz ilkokul-ortaokul yaşlarında gözüken Emir Ali'nin aynı evde kalması ateşle barutun yan yana olması gibi görüldüğünden Leyla'nın yaşadığı ikilem yalnızca bir ailenin değil, günümüz İran'ında binlerce ailenin yaşadığı bir dramı gözlerimizin önüne seriyor. Filme puanım 8/10

8-)The Other Lamb:
Film ormanlık bir alanın içerisinde kendi "sürü"sünü kurmuş bir "çoban"ın hikayesi. Ne var ki Kendini İsa motifine benzetmeye çalışan "çoban"ımızın "sürü"sünün "koyunları" hanımları ve kuzuları onlardan olan kız çocukları yani geleceğin koyun adayları. Koyun olma sürecindeki öteki kuzumuza biraz gerilim dolu bir ilerleyişte eşlik ettiğimiz bu filme puanım 5/10.

9-)Window Boy Would Also Like to Have a Submarine:
Lüks bir gemide cam temizleyen ve aynı zamanda bir denizaltısı da olsun isteyen karakterimiz gemide ilginç bir kapı keşfediyor ve bunula birlikte ilkel bir kasabanın yanında, bir dağda bir kulübe beliriyor. Başka bir kapıysa bir eve açılıyor ve biz bu 3 ortam arasında gidip geliyoruz. Aslında güzel ve özgün bir fikirle yola çıkan film bence bunu işlemek, tutarlılık göstermek ve seyirciyi içine çekmek konusunda başarısızlıklar yaşıyor. O yüzden filme puanım 5/10

10:Cocoon:
Yine genç bir kızla, Nora'ylayız bu sefer. Almanya'da Kreutzberg'in çok kültürlü yapısında, gençlerin içler acısı durumundan ebeveynlerinin, dağılan ailelerin onlar üzerindeki etkilere, küresel iklim değişikliğine kısacası günümüzün sosyal ve çevresel sorunlarına ufak ufak değinen bir film Kokon. Ama ana eksenini kozasını örmeye başlayan Nora'nın "tırtıllık"tan "kelebek" olmaya geçişine ve bu süreçteki ikilemlerine, sorunlarına dayandırıyor. Filme puanım 7/10

Festivalin maalesef son iki filmini izleyemedim. Ancak izlediklerim arasından "Atlantis, Exile, Echo ve Cocoon" tavsiye etmeye değer filmler. Son olarak bu yıl;
Altın Lale Atlantis'e,
Jüri Özel Ödülü Window Boy Would Also Like to Have a Submarine'e,
Halk Ödülü Son-Mother'a,
ve Mansiyon da Mickey and the Bear'daki performansıyla Camila Morrone'a verildi.