Hep derim, bilmem kaç kilometre hızla duvara girmişliğin, ama ölmeden oradan sağ çıkıp yaşama devam etmek zorunda olduğumun göstergesiydi biraz bu kayıp. İkimizin olduğu sadece tek bir fotoğrafımız vardı. Bu fotoğrafı çekerken bir gün bakmaya ihtiyacımın olacağının farkındaydım. Başımı omuzuna yasladığım tek anın bu olmamasını dilerdim. Saçma sapan birçok fotoğraftan ziyade, gerçekten hayatta ona dolu dolu sarılmak isterdim.
Hep haklı olmasını isterdim. Var olmasını isterdim şimdi ve ilk maaşımla ona aldığım gömleği üstünde görmek isterdim. Yemek yerken ağzını şapırdatmasını, dişlerinin arasından deli gibi ses çıkartmasını isterdim. Evdeki bir şeyleri bozup bozup bize kızmasını, ama yine de onu tamir etmesini isterdim ve sonra kendiyle gurur duymasını... Çay doldurmak isterdim bardağına, evin duvarlarını yine boyamak ve boyayı yere döktükten sonra "annene yakalanmayalım sakın he" demesini isterdim. Yanımda olsun isterdim, cips yerken takır tukur ses de çıkarmazdım bu sefer üstelik... Binlerce kez kaçmak istediğim babamın burada olmasını isterdim. Saklanmak isterdim onunla galiba. Sevgimi gösterebilmek isterdim. Ya da şu an olduğu yerde korkmasın diye elini tutmak isterdim. 4 parmağı vardı, 5. olmak isterdim. Olamadığım, yapamadığım, kaçtığım, korktuğum her şeyi silip, yeniden yazmak isterdim hikayemizi. Olmadı, olsun. Belki başka sefere...