Uzun zamandır okumayı beklediğim bir kitaptı. Adalet Ağaoğlu'nun anılarından oluşuyor, zaten anı-roman diye geçiyor.
Yanılmıyorsam İstanbul'dan İzmir'e taşınacağı zaman, eşyalarını topladıktan sonra odasına girip çalışma masasına oturuyor ve biriktirdiği ne varsa karıştırıp toplamaya çalışıyor. Adı gibi göç temizliği yaptığını söylüyor yazarken de.

Adalet Ağaoğlu'nun neredeyse tüm eserlerini okudum. Fakat bu eserinde tanıdım onu özellikle. Yazarların anılarını okuyabilmemiz öyle kıymetli ki. Üstelik okuduğum diğer kitaplardan sonra okumak daha faydalı oldu benim için. Adalet Ağaoğlu'nu sevenlerin bayılacağı bir kitap fakat kesinlikle en son okunmalı.

Çocukluğunda, ilk gençlik ve kadınlık yıllarında ailesinden gördüğü baskı (özellikle babadan) öyle yoğun ki. Bu kadarını düşünmüyordum. Pek tabii Cumhuriyet'in ilk zamanları ve toplumda kadının yeri malumunuz. Toplumla ve kendisiyle öyle savaşmış ve özgürlük gardını öyle indirmemiş ki. Dik duruşunu ve bu savaşını kendime benzetiyorum hep...

Bununla birlikte diğer yazarlar ve şairlerle ettiği dostluklar...
Kitaplarına gelen sert eleştiriler. Tezer Özlü'nün onu ufaktan küçümseyişleri (ya da kendisi öyle algıladı.).
Tezer Özlü, Çocukluğun Soğuk Geceleri'nde nikahlanırken birinin ona şapka tutuşturduğunu, hatta şapkanın ona sanki zorla giydirildiğini anlatmıştı. Halbuki şapkayı Adalet Hanım'dan isteyen kendisiydi. Adalet Ağaoğlu pek içerlemiş buna. "Çok alıngansın!" demiş Selim İleri sonraları kendisine.

Diğer pek çok yazarın da hikayesinin bulunduğu, Adalet Ağaoğlu'nu "çok yakından" tanıyacağınız bir kitap bu. Aktı da gitti. Sizlerin de seveceğine eminim.