Kimse bilmezdi bir odanın kaç kişilik olduğunu,

Hangi yalnızlık kaç cümleye sığar,

Hangi intihar bir kibrit çöpünden uzun yanar.

Ben bilirdim:

Kapı tokmakları yalnızca ayrılıkların hatırına paslanır.

Bir sabahın beyazına dokundukça ellerim,

Adını unuttuğum o çocukluk şarkısı yeniden söylenirdi içimde:

Bir kere daha düşmek için büyümek gerekirdi,

Bir kere daha düşmek için.


Geldim. Geldiğim yer burasıydı.

Ne bir dağ yamacı, ne bir deniz kıyısı,

Ne de o eski kahvelerden biri.

Burası, yürüdükçe daralan sokakların

Kaldırımlarında unutulmuş bir papatya kopuğuydu,

Kırık bir cam şişesi,

Bir duvar yazısı: "Sana inanan bir Allah vardı."

O Allah, şimdi iç cebimde bir kül tablası gibi taşınır;

Kokusu üzerimde, dumanı ciğerlerimde.

Ve siz hâlâ aşk mı diyorsunuz buna?


Kaç kadın geçti içimden,

Kaç tren kaçtı istasyonlardan?

Kimse bilmezdi.

Ben bilirdim:

Bir kadının yürüyüşünde sonsuz bir gece taşınır.

Adımlarını saydıkça,

Bir sarnıç dolusu çocukluk hatırası boşalır insanın kalbine.

Bir kadın gittiğinde de aynı şey olur:

Boşluk çoğalır.

Ama hep aynı boyda kalır kapılar.

Hep aynı masada, aynı köşe lambasının altında,

Bir sigara daha yakılır.

Ve sigaranın dumanında yüzüne dokunulur o kadının,

Hiç yokmuş gibi, hiç gitmemiş gibi.


Ayna kırıldı.

Onun yerine bir göz koydum,

Kendi gözümden daha yabancı.

Bir ev koydum evin yerine,

Herkesin evi gibi dar, herkesin evi gibi karanlık.

Bir düş koydum, düşmedi.

Bir isim koydum, okunmadı.

Sonunda hiçbir şey yapmadım,

Hiç kimse oldum.

Hiç kimse gibi…


Ve şimdi bana hayatı soruyorlar.

Diyorlar ki:

“Hayat dediğin nedir?”

Bir kedi, bir teneke çatı, bir yağmur.

Bir meyhane masasında yarım bırakılmış bir rakı bardağı.

Birinin gömleğinde kalmış ruj izi.

Bir otel odasında unutulmuş kokun.

Bir şiirde başlamış ama bitmemiş bir dize.

Hayat dediğin bunların toplamı.

Ne fazla, ne eksik.

Hepsi bu işte.


Ama bir gün biri çıkar gelir,

Ve der ki: “Kalk.”

Kalkarsın.

Kalkıp yüzünü yıkarsın.

Sokaklara inersin.

Bir sigara yakarsın.

Bir sokak lambasına yaslanır,

Beklersin.

Çünkü bilirsin:

Hayat dediğin,

Sadece beklemekten ibarettir.

 

Ve hepimiz en çok. Beklerken yaşarız.