Onca yaşanandan sonra sevgi için, hakkımız olanlar için o kadar mücadeleden sonra tekrar aynı şeyleri duymak, aynı döngüyü yaşayacağımı zannetmenin korkusu ben de inanılmaz bir öfkeye sebep olmuştu. Ağlamak istiyorum ama akmıyor yaşlarım, oturdum sandalyeye gözlerimi kapadım ve derin nefesler aldım, serbest bıraktım düşüncelerimi sadece varlığımı hissetmeye çalıştım. Böyle geçen birkaç dakikadan sonra daha sakinleşmiştim, kalktım ve bahçemi temizlemeye başladım, otlar nasıl bu kadar büyümüş böyle? Gecenin yarısı... Bahçeme beyaz bir kelebek geldi. Parmağıma kondu, uzun uzun baktım ona. Bana bir şey anlatmak istiyordu sanki... "Neyse," dedim "haydi git artık zaten derdim başımdan aşkın..." Salladım parmağımı bir türlü uçmadı. Zorladım biraz, uçtu ve dönüp dolaşıp eteğime kondu. Yine savuşturdum, dinlemek istemiyordum onu çünkü inatla tutunmuştu zihnim egoma. Ama beyaz kelebeğim yine geldi kondu parmağıma.
"Ne istiyorsun kelebek, ne yapmalıyım?"
"Affetmelisin." dedi kelebek.
"Olmaz kelebek, anlasana olmaz. Ben çok acı çektim, çok yalnız kaldım, bilmiyorsun."
"Biliyorum," dedi kelebek, "sadece affedersen bitecek bu döngü, sen sadece affet. Özgür bırak bu korkuyu."
"Çabalıyorum ama olmuyor kelebek, nasıl affedeceğim, nasıl unuturum onca acıyı?"
"Unutmayacaksın." dedi kelebek. "Kendini özgürleştireceksin, kendin için affedeceksin, ışıklar sana yolunu gösterecek, sen sadece akışa güven."