Bir günaydın şarkısını hediye paketi yapıp kuşlarla yollasam sana, kulağına dokunamayan çirkin ve kalın sesim yerine...
Gözlerini araladığın kentte trafik durur, esnaf mahalleliye çay ısmarlar, çiçek dağıtır çiçek desenli fistan giymiş körpe bir kız ve samimi olur bir nebze de olsa perakende gülüşler. Tekelci zihniyetin verdiği selamlar makul olur.
Ve elbette günün ilk ışıklarına yardım etmen gerekiyor. Hadi kalk.
Ve elbette gecenin o bulanık lacivertliğinin elinden tuttuğun gibi... Hadi durma.
Ve elbette bir çivi gibi çakman lazım gökyüzüne güneşi. Çekiç arama, ellerini kullan... Hadi..
"Ve elbette bunları çabucak geçelim sevgilim" dediği gibi zarif bir şairin o muazzam satırlarında...
Ve elbette daha fazlasısın sen, evrimleşen insanın yaşam bulduğu beden denen bu fizyolojik yapıdan...
Ağustosun zilini yeni çalıp kaçtı mahallenin çocukları.
Ağustosun sonunu getirmek yalnız seninle mümkün.
Sonbaharı koklamak, düşen yapraklara anlam katmak yalnız seninle olağan.
Yalnız seninle kusursuzlaşan şeyler var.
Ve elbette sen akşamüstleri daha güzelsin..
Günün geriye kalan vakitlerinden daha da fazlasıyken üstelik.