Sabah... Gözlerim uykulu dolaşıyor sayfalarda.
"Füruzan vefat etti," diyor manşetler.
Kimi en önemli eserini, Parasız Yatılı’yı anıyor; kimi altını çizdiği sayfaları.
Birileri resimlerini paylaşıyor, başkaları onunla geçirdiği anları.
Füruzan... Kim bu Füruzan?
Anlamsızca sekmeler arasında gezinip duruyorum.
Kalkıyorum yerimden. Hava mis…
Cemre düşmüş sanki.
Gökten dökülen inciler, toprağın her metrekaresine eşit payını bırakmış.
Güneş, çocuk neşesiyle gülüyor o incilerin üzerinde.
Pencereyi açıyorum; nemli toprağın, güneşle yıkanmış kokusu vuruyor burnuma.
İçimden bir ses soruyor: Yeniden doğmak mümkün mü?
Doğmak… Ölüm aklıma düşmüyor nedense?
"Doğmak var hep içimizde," diye fısıldıyor kulağıma Fûruzan.
Baharlara akan bir şeyler örüyoruz içimizde, kokularıyla ölü toprağı örten bir şeyler.
İnsan garip şey; korkularını bile lehine çevirecek yollar buluyor.
Ama korkmak? Neyden korkuyoruz?
Aklıma sabah okuduğum bir sözünü hatırlatıyor yine: "Ölümden korkmuyoruz."
Füruzan’ın kaleminden sıkışıp kalmış bir cümle…
Yine o dev başlık beliriyor zihnimde: "Füruzan vefat etti."
Demek şimdi toprak onun üzerini örttü.
O toprak, yani ölümün sembolü, şimdi onun yurdu mu oldu?
Peki ya o toprak, ölüyse?
Birden içimde tuhaf bir ürperti hissediyorum.
Arama motoruna geri dönüyorum.
Füruzan; yazar, 91 yaşında.
Bu kadar uzun yaşamış biri neden bana bu kadar tanıdık değil?
Kanım yanaklarıma doğru yükseliyor.
Utanıyorum.
Hep böyle oluyor, neden?
Ölümden sonra tanınmak yazarların kaderi mi?
Bu geç kalmışlık neden hep içimi yakıyor?
Füruzan vefat etti. İçim, acı bir suya bulanıyor.
Bu kayıp bana geç kalmışlığımı hatırlatıyor…
Bir ölüm mü meşhur eder insanı?
Yoksa meşhur olan, bizim hep geç kalışımız mı?
Hakkı yok muydu benim tarafımdan da onurlanmaya?
Kendim, kendime inciniyorum. Çok.
Manşetler arasında sıkışan bir kalp: "Yazar Füruzan vefat etti."
Düşünüyorum... Belki de yazarlar, yalnızca öldüklerinde değil, sayfalarının arasında yeniden doğduklarında yaşarlar.
Füruzan… Kim bilir hangi satırında bizi sakladı?
Nisan Yaman
2 Aralık 2023