Bugün de aynı sabaha uyandım. Yalnızca benim üzerimde dönüp dolaşan kara bulutlarıma “günaydın” dedim. Kaşlarını çattılar. İyi niyetten mahrum kalan insanların verdiği tepkiyle eşdeğerdi. Memnuniyetsiz, huzursuz... Yine de gülümsedim. İnadına. İnatla... Gözlerimden akan yaşlarla musluktan akan suyun, yüzümde karışıp dökülmesini bekledim. Evet, bu bir sabah ritüeli. Herkes gibi yüzümü yıkamıştım işte, sadece biraz daha fazla hüzün eşliğinde. Hüznümü ve kederimi ruhuma katıp aklımı karşıma, vicdanımı onun yanına oturtup yine o ahşap masada düşünceler eşliğinde sohbete kurulduk. Onlar konuştu ben dinledim, ben konuştum onlar. Zaman zaman sesler yükseldi akıl vicdana, vicdan akla düşman kesildi. En sonunda ortak noktada buluştular. Ruhum her zamanki gibi bir kenarda iç çekip durdu. Bedenim artık her şeyden bihaberdi. Yine de dinledim herkesi. Hepsinin fikri ve zikri eşti.



İnsanoğlu diyordum, ne garip varlık insanoğlu. Ne ara bu kadar sevgisizleştik? Oysa bir gram sevgiye muhtacız. Aslında görmek istediğimiz sevgiyi başkalarına göstersek sonra onlar da hayal ettikleri sevgiyi başkalarına gösterseler mutsuz insan kalmayacak. Hayatımız kısır döngülerle çevriliyken bir de bu döngü eklense fena mı olur? Oysa bunca tekrara düşüşün içinde en güzeli tekrar tekrar sevmemiz olabilirdi. Sevgisizliğimiz inatçı bir kanser hücresi gibi iliklerimize kadar ilerliyor. Mutsuzuz ve bunun tek sebebi başkalarını mutlu etmememiz. Çocukken ne kolaydı değil mi? Seviyorduk. Her şeyi herkesi çıkarsız, kuralsız, sebep aramadan seviyorduk. Aynı zamanda seviliyorduk da. Verdiğimiz sevgiyi alıyorduk aslında. Ne ara değiştik bu kadar? Nasıl da unuttuk amaçsızca sevmeyi. İçimiz hastalıklı bir ağaç gibi çürüyor. Oysa insanoğlu bir çınardı. Yıllar, asırlar devirir, gölgesinde türlü türlü hikayeler barındırırdı. Çıkarlarımız, kötü niyetlerimiz, düşüncesizliklerimiz bir kurtçuk gibi kemirdi dallarımızı. Ufaldıkça ufaldık. Öyle ki insanlığımız artık görünmez oldu. Yitip giden insanlığımızla biz de yok olduk...



Laf lafı açtı. Konuşmalar uzadıkça uzadı. Sonunda akıl ve vicdan uzlaştı. Herkes tek bedende toplaştı. Bende hepsini toplayıp etten kemikten zırhımın içinde sakladım. Tek beden olup gerçek hayata döndük. Nasılsa geceler uzun, nasılsa daha uyanacak günlerimiz var. Yeniden dökeriz her şeyi masaya, yeniden ağlaşırız. Tartışır barışırız, kim bilir belki gülüşürüz. Geceyle hüzne, gündüzle umuda karışırız. Şimdilik hoşça kal...