Ait olamadık hiçbir şiire,
Veya hiçbir kafiye çınlamadı kulağımızda,
Tabuta sarılan annenin çığlığı gibi.
Hiçbir kafiye dindiremez bir tek ihmali.
Sarar belki bağrındaki yarayı,
Yangına su taşıyan karınca misali.
Ait olamadık hiçbir şiire,
Mesela taşıdık mı bir kez olsun ayrılığı,
Üç beş mısrada ölümsüzleşen süslü sözlerle.
Yoksa aksine insanlığını yitirmiş,
Merhameti unutmuş kan çanağı gözlerle mi baktık ?
Yokluğuna dayanamadık, sözde çok sevdik.
Hırsla dolmuş bir yürek, köpürmüş bir ağız,
Gözü yaşlı aile, yiten bir can ve bir cani ile çok sevdik.
Ait olamadık hiçbir şiire,
Oysa özgürlük naraları atardı kalemler,
Veyahut her düşünceye aynı akardı mürekkep.
Kaç kalem masuma çelik parmaklık oldu ?
Hangi mürekkepten çıktı korkuya dair heceler ?
Mısralarda güneş ne güzel, ay ne güzel.
O zaman neden bazılarına güneş görünmez,
Neden masum canlara uzun gelir geceler ?
Ait olamadık hiçbir şiire,
Aynadaki kaşlar zamana yenik düşerken,
Sözde dün, bugün, yarın el ele.
Hiçbir seçimde dahi özgür değilken,
Toplumun yaması ile yaramız hepten zehirken,
Üç beş sayı boynumuzdaki tasmaya kaşeyken,
Bırakın şiirleri, kendimize bile ait olamadık.