Duygular kabarır, ne zaman sel olur gözyaşları…
Kaç tweet sonra kırılır zincir, kaç hashtag, kaç story!
Ahmed Yasin kaç kez şikayet edince,
Muhammed Durra babasının yanında kaç kurşun yiyince,
Kaç bombadan sonra, kaç postal ezdiğinde haremi...
Kaç asgari ücret örter üzerini soğuk bir kış gecesi camları kırılmış evleri!
Uluslararası hukuku yazanlar kim, uluslararası toplum ne zaman kahrolur?
Kaç basın açıklamasında, kaç yumruk sıkıldığında, kaç slogan sonra!
Kaç müzede sergilenir şehitlerin vücudundan çıkan kurşunlar?
Kaç hikaye, kaç film, kaç şiir sonra dağlanır yaralar!
Ne kadar kana patlar özgürlük, ne kadar cana,
Kaç çocuğa, kaç anaya, kaç babaya, kaç dağa, kaç geceye, yıldız gibi yağan kaç bombaya!
Kaç kilo gözyaşı gerek bir zalimi boğmaya, kaç hıçkırık!
Kaç taş, kaç sapan lazım zulmü gömmek için!
Bıçak parası almayacak doktorlar kaç göğsü daha açsın...
Kaç kalbi daha tutalım avuçlarımızda!
Ellerinize baktınız mı son zamanlarda, bulaşan kana…
Bu kanı elimizden temizleyecek bir kimyasal üretildi mi?
Yoksa öldünüz mü!
“Kahrolsun İsrail” duasını etmeyeli kaç zaman oldu?
En son yüksek sesle ne zaman söyledin kendine…
Kaç film, kaç viral, kaç reklam, kaç Müge Anlı, kaç Netflix dizisinin arasında…
Ne zaman nefes alacaksın söylesene, ne zaman yaşayacaksın, ne zaman öfkeni kuşanıp ayağa kalkacaksın?
Kaç çay, kaç tatil sonra!
Ölenleri hesaplamak konut kredisini hesaplamaktan kolay!
İnan bana…
“Farz et körsün, olabilir, el ele tut, taş al ve at, kafiri bulur.”