Her gülümseyişte bir burukluk görülür. Duyguların iç içe oluşunun muazzam bir yansımasıdır bu. Her sevinçten sonra gelen hüzün… Ya da her an beraberler. Duygu geçişleri zor olmaz aslında. İnsan söylenilen bir sözle parçalanabileceği gibi dirilebiliyor da. Bazen bir insanı milat kabul eder, bir insanda çağ atlar, devrim yaparız. Bazen öyle acı bir gidişe şahit oluruz ki tüm insanlığa ayıp olur. Tüm insanlığın ayıbı olur. Ya da bir insanı alırsın hayatına yara olur. Büyük bir yaran olur, bazen hayat yaran olur. Bazen o yara hayatın olur. “İnsanın hüznünde bile garip bir tebessüm bulunur.’’


Her yara seni değiştirir. İnsanlar, bazen yara bazen yama oluverir. Hiç anlamazsın, birden oluverir tüm bunlar. “Bir bakmışsın, nerede bakarsan bak, yaralı yamalı alaca bulacasındır.’’


Yani dilin susar ama için avaz avaz, çırpınır durursun kendi içinde; kendi içinde, o göğüs kafesinde bir şey çırpınır durur. Bazen sabah yüzüne taktığın o gülümsemenin manasızlığıyla kasılıp kavrulur tüm güçlü benliğin.


Yolunda olmayan bir şeyler var. Hep vardır. Bir şeylerin yoluna girmesi için bazı şeylerin de yoldan çıkması gerekir. “Bazen yola çıkarsın, yol bir yere çıkmaz. Sen de bir yere çıkmayan o yoldan çıkmazsın.’’ Yolunda olan ne varsa çıkar gelir, ta boğazına düğümlenir. Dedim ya nereden bakarsan bak alaca bulacasın.

‘’Bu da insanlığın ayıbı, çıktığın yokuşlarda yok oluşlar varsa, senin değil.’’