Alışık olduğum satırlar, hiç tanımadığım kelimeler. Dünyalar kadar büyük bir boşluk… En son ne zaman anlattığımı hatırlamıyorum, bunca şey beni sömürmeden önce olabilir. Kelimelerimi kullanmak yerine insanların kelimelerini yazmaya başladığım zaman bitti sanırım. Bu kadar yabancı değildik birbirimize, en azından ben öyle düşünmüyordum. Şimdi bomboş bir sayfa ve ben bakakalıyorum.

Fırınlarca ekmek de yedim aslında, yetersiz hissettiğim her şey için çabaladım. Bilmiyorum belki bu bazı şeyleri daha kolaylaştırırdı ama bu noktada hiç de öyle olmadı. Başımı kaldırıp kelimelerime bakacak halde hissetmiyorum ve inanır mısınız bu aynaya bakamamaktan daha ağır geliyor. Yazdığım harfleri düzeltemiyorum, başımı kaldırırsam hataları görmekten korkuyorum. Hataları görmek bir yana bunları düzeltememek ıstırap verici oluyor. Peki soruyorum size görmemek daha mı iyi?

“Siz bir şeyi sesli söylemediğiniz sürece o şey gerçek değildir. İnkâr edebilirsiniz, hiç olmamış karşınızdaki kafasında kurmuş gibi davranabilirsiniz. Bir nevi güvenli alan yani ama siz o şeyi söylediğiniz anda artık bütün hareketleriniz kısıtlanır, durum geri dönülemez bir durum alır.” Yıllarca insanlara bunu söyledim, tabii kendime de. Hatalarınız dillendirilmezse yokmuş gibi davranabilirsiniz, bu yaşıma böyle geldim.

Gün gelip de sizi anlatacak kelimeleri bulamadığınızda bir şeyleri daha net görüyorsunuz ve bu farkındalıkla gelen “Ben ne yapıyorum ya?” sorusunu cevaplamak artık bir zorundalık haline geliyor. Miskin davranır da bu soruya bir yanıt bulmazsanız bir süre sonra sizi yavaş yavaş yok etmeye başlıyor, kelimeler bir bir yok oluyor. Alışık olduğum satırlar, hiç tanımadığım kelimeler.

Yıllar geçiyor, kendi kelimeleriniz sizin olmaktan çıkıyor. Peki neyim kaldı geriye? Düşüncelerim, hayallerim hepsi tek tek köreliyor, onlar da benim olmaktan çıkıyor. Ben hayatta kalmış herhangi bir bedenim.

Teselli, en büyük arayışımız. Başka bedenlerde, bize ait olmayan kelimelerde, -mış gibi yaptığımız anlamlarla ilerlemeye çalışıyoruz. Ben artık -mış gibi yapamıyorum. Tesellimi aradığım yerlere bakıyorum ve yapayalnız kalıyorum. Bunca zaman sonra bir odada, çekingenliğim üzerimde, ilk defa kelimelerim hala orada mı acaba diye düşünüyorum. Bunca zaman hiç teselli aramadığım, başladığım yere dönmek istiyorum.

Bu kadar basit miydi? Beni terk ettiklerini düşünmüştüm. Yapabileceğimden emin değildim, istediğimi bile unutmuştum. Beni yine en çok korkutan “Ya yapamazsam?” düşüncesiydi. Yapabildim mi emin değilim, hepsi çok karışık. Bu kadar karışık olmaları normal mi? Önceden böyle değillerdi, ben de bir problem var. Kaygım ne bilmiyorum, kelimelerimi süslemek olmadığı kesin. Onlar da darmadağınlar, ben de farklı değilim. Alışık olduğum satırlar, hiç tanımadığım kelimeler.

Saçmalıyorum, anlayamıyorum, yapmak istemiyorum, kendimi durduramıyorum. Bir daha tesellimi arıyorum “Diğerleri de bunları yaşıyordur.”. Teselliden çok bunu umuyorum, böyle değilse bir daha başımı eğmem gerekiyor. Anladığınız üzere ben, bana katlanamıyorum.

Tanımadığım kelimeleri kullanmak istemiyorum. Yol yakın mı bilmiyorum, geri dönebilmeyi umuyorum.