Seviş, seviş, seviş
Urganı çıkana kadar karşıdaki celladın
Çıplak ayaklarınla bas
Senden öncekilerin nefeslerine
Ve bir kan gölü şimdi
Paçasından akıyor memleketin
Konuş, senden önce yenilmişlerin dilleriyle
Doğar, yarasıyla rahmin
Ki o ana, üzüm bereketi toprağın
Ashab-ı yemindendir
Gölgesinin ardından giden.
Yürü, senden öndekilerin izlerinde
Anlatır, yarabbi anlatır
Bu erk, bu düzen, bu toplu infaz
Ey hüküm veren, kılıç bileyen
Cezası kesilmemiş, masum mudur
Gözlerim kör, karanlık, bir çingeneyim
Hakkı da versen şerri de
Nereden bileceğim, beni öldürenin ellerini
Temize çekip çekmediğini...
Bir kadın, suskun, çekilmiş
Gizlemiş kendini belli ki yürüyüşünden
Bir adam, susmuş, uzaklaşmış
Bellemiş kendini belli ki üst akıldan
Ki o kan döken
Bir anadan gelen, doğrusu yurtsuz olan
Bilmez, inkar eder, görmez
Ashab-ı şimaldir
Karanlık eden.