dilimin karmaşıklığına kandılar yine. zihnimdeki beyaz perdede yeni baştan sardım senin filmini, haberleri yok. bu duvarları neden süzüyorum zifiride, anlamıyorlar. buğulanan gözlerimi çevreleyen parmaklarım olmasa anlardı herkes neden kaçtığımı. dilimin sayıklayıp durduğu ilk heceyi,
sırrımı anlarlardı, seni.
kayboldun karanlığı adımlarken... bıraktın ellerimi,
hürdün sen
yaraşmaz sana tek dişe takılmış çark olmak
başına buyruk adımların akıp gitmeli dünyanın nehrinde
tüm belirsizliğinle kaçmalısın her yaşamdan
ama,
bir an verir misin bana?
çocukluğuma gel, güldür beni bu elde ettiğimiz akıcı zamanda.
o kadar ki sen bile özleyeceksin çarpık dişlerimin gülüşümü süsleyişini. her gün andığım gibi o berrak çocuk gülüşümü, sen de anacaksın şeker kokulu günleri. ama gel, önce çocukluğumun karanlığını dağıtalım.
hayalini kurduğum uçurtmanın avcısı olalım, en göz alıcı renklerimizi nakşedelim göğe. sadece güldür beni.
ben gülüyorsam hayatım gülüyor. parlıyor güneşim, göz kırpıyor dostça. sen gülüyorsun, ışıldıyorsun tüm kusurlarınla.
tutar gibi geliyor ölene dek ellerin ellerimi