Neye elimi atsam ellerimi yapay bir çizgiden anlattın
bende senin gözlerinden bir olmamıştık hasıldı
Satırlarca, sayfalarca konuşabilirdin bunu
Yazmak gereksiz bir eylemdi kalbinle zihnin arasında
İkisi de birdi ya
Bir, birebir tek başına
Sonsuz nutukların arasındaki ufacık boşlukta beni kattın kalbine
Yahut kalpsiz arzularına
Kapıldım, ellerim şifalıydı
Sararım sandım yaralarını
Yaralarının tırnaklarınla açılmış olduğunu anladım
Onu da çok geç anladım
Her şey geç vurdu saatime
Bir vakit yoktu ikimiz arasında
Bir Zaman bir an
Sonsuz bedenlerimiz birbirine çekildi
Sonra itildi aniden
Duyguların aniden olduğuna inandığım bir zamanda
Yaralarınla çıkageldin
Sardım, bebek gibi sarmaladım
Kollarımdan kurtardığın yaralarına yenisini açtın
Ben iyileştirdim sanırken
Her gece ben de kanadım
Sokaklarda cihat yapılan zamanlardı
Kadınlar hırpalanmış
Cesetleri öylece yere serilmiş
Tiksiniyorduk beraberce Ortadoğu’dan
Ve onu baştan çıkaran Emperyallerden
Sloganlarımız hep ileriye doğruydu
İlerici yapaylığa sürüklenen bedenlerimiz
Kolluk kuvvetlerinden gizleniyordu
Bir gün yastıktan yüzümü kaldırıp
Yastığa bıraktığım yüzü aradım
Satırlarca, odalarda aynalar karşısında
Eskisi gibi değildim, eskisi kadar olamazdım
Yüzüm yittikçe saklandım köşelere
Bir köşe oyunu oynadık seninle
Sen beni çıkardın oyun bahçesinden
Ben seni dipsiz bir karanlıkta ararken
İkimiz bihaberdik birbirimizden
hiç tanımadan sevdik yahut tek seven bendim seni
Uyumak istedim tatlıydı yastığa bıraktığım yüzüm
Onu orda buldum orda bıraktım
Büyümüştüm
Yapay bir büyümeklik gözlerimde başladı
Milim kıpırdamıyordu mimiklerim
Böyle de sevilirdim nasıl olsa
senden gayrı herkes sevebilirdi beni
Tek derdi toprağa ektiği çiçeği büyütmek olan bir çiftçiydi
Zihni bambaşkaydı, senden
Kalbi de
Kalbini bir çocuk büyütmüş
Büyürken hiç incinmemiş
Yaraları yoktu, sargıları ve uzun tırnakları
Sayfalarca konuşmuyordu
Yazmasını da bilmiyordu
Seni sabahlara kadar dinlerim, dedi
O zaman anladım hiç sevilmediğimi
sende sevmek yetisinin eksikliğini
yine de tamam olmadı eksik olan bir şeyler vardı
Zamandı
Saatim yine farklı bir andaydı
İteledim
Gökkuşağını çizip elleriyle üzerini karalayan çocuklar gibi
Çocukların biraz şımarık olduğu zamanlardı
Çocuklar şımardıkça zeki olduğuna inanırlardı
Zekiydim ben de sayende
sevilmek için çok okuyan erkekler kadar
başka çaresi kalmamışlar gibi
Hayranlık barındıran kelimelerinden bıkmıştım
Senden duysam kalbimi durdurur o anı yakalardım ellerimle
Atmaca kadar
An olurdu aramızda
Olmaması gereken zamanda olmaması gereken bir sevgiyi bölüştük
Ben en çoğunu alıyordum
O gıkını çıkarmıyordu
oysa
Aza kanaat edilmeyen zamanlardaydık
Her şey bir el çabukluğuydu
Beğeni butonlarımız vardı
Ve beğenmeme
En az beğenilen uçurumun kenarındaydı
Ellerimizle itiyorduk
Aynılıktan bunaldığım bir sabah yazmaya başladım
Tüm isyanlarımı kustuğum sayfa yapay fikirlerimin kurbanı oldu
Sana okusam beğenmezdin
Başkalarına okudum, senin kadar beğenmediler
senin gibi de ifade etmediler
Karamsar mı biraz diye sordular, kırılmayayım diye
En azından sıfatlandırdılar
Sende sıfatlanamadığım her an’sızlıktan doğan nefretimdi yazdıklarım
Kimse beğenmedi bir ben beğendim
Neye solduğumu bilmeyenlerin beğenisine ihtiyacım yoktu
Gözlerimi kapadım, yüzüm yastıkta
Kokunu duyamadığım an’lara ağladım hıçkırıklarla
An’sızlığımıza yumdum gözlerimi
An’ın kovalandığı zamanlardı oysa.