Aniden gelen başlangıç yemeğinin beni doyurmayacağı aklıma geldiğinde

O kurulan kusursuz sofra ve

gümüş kaşıklar, çatalların dahi doyurmayacağını biliyordum, vakit kaybetmeden düğmeleri gevşemiş paltomu alıp terk ettim..

Paltomun sol cebini yokladığımda kalbimi düşürdüğümü fark ettim...

şimdi ise epeydir elim cebimde asfaltsız kaldırımlardayım, arada elimi yokluyorum. delik olan cebimin içinden parmaklarım bacağımı cimcikliyor, bu fakir ruhumu ne kadar doyurabiliyorum.

Bu ani gelen açlık ve soğukluk bana Annemin sandığında sakladığı şekerleri hatırlatıyor...

Öyle geçip giden toz bulutları yakamadığım tüm dumanlı dallara karşı içime çekiyorum bir gün içime her bir şeyi çekip içeceğim, tabii içtiğim tüm kırmızı suya karşı içeceğim.

Bu ani iç sızılar içimin boşluğuna işliyor, bu adi boşluk zayıflığımdan faydalanıyor,

günlerden bir gün ve ben yine onu yenemiyorum...

Ve yine yeni bir gün ve yeni bir gün...