Gerçeğe bir an ve anıyla...
gerçeğin ürperttiği varlığım ne ile katışık
bilsem bana varmanın yolları nedir
kendimi içerime terk ettim
çare miymiş uzayıp gidenler
bu düzen midir kendi yerini eşeleyen
üstte insan, altta insanlık ağrısı
niçin sükut ediyor dünyaya erenler
kimden neyden bilirim bunca bulantıyı
uzayıp yeksan olan seneler var
gökle belirgin ve yılgın bir aşkla geçkin...
düşünceyle çalkantılı bu varlığın her zerresi
bu yüzdenmiş tuhaf anlaşılmazlıklar
şiirmiş mutlu kalamayışımın eseri
şimdi bilmem nereye isnat olsam
var sayıp kendimi kime uzatayım
hangi şey kabul etsin varlık silintimi
bilmem belki bu kavrayışta idrak yok
belki filizlenir diye kaç kez budandım
hâlâ kuru, hâlâ bir dalım yok
iyi düşünülmüş ama öyle var edilmemişim
anlaşılan o ki anlaşılmayacak bu gürültü
meğer ki sorularmış cevaplarım
artık ikamete hazır sayılırım tüm günahlarımla
çıkıp insanlığın üstüne üstesinden geleyim
tarifimin kitabı yazılsın
gönderlere çekileyim bir imanla
ne vakit
hiçbir yücelikten bahsedilmez
asra yeminler kalkmış mıdır artık
bu oluş akla ne zaman düşmez
hangi yüzyıl görür ufacık bir ferahlık