Günlük hayatın getirdiği koşuşturmacalardan dolayı nasıl hissettiğimizi bile ayırt edemez olduk. Sorulan her "Nasılsın?" sorusunu "İyiyim." yalanıyla cevaplayıp geçiyoruz. Sahi, en son ne zaman şöyle bir durup dingin bir halde düşündüğünüzü hatırlıyor musunuz? Ben hatırlamakta zorlanıyorum. Bu yoğunluk yüzünden sürekli bir şeyleri erteliyoruz. Kendimizi erteliyoruz, isteklerimizi erteliyoruz, hislerimizi erteliyoruz. Erteledikçe ıskalıyoruz, ıskaladıkça mutsuzluğumuz artıyor ve hayat bu döngüde devam ediyor.
Ne zaman şöyle bi' durup düşünsem bu koca yerkürenin anlamsızlığına hayret ediyorum. Aslında koca bi' saçmalıklar ve hiçlikler dünyasını sorgulaya sorgulaya anlamlı hale getirmeye çalışıyoruz. Anlamsızlıkta anlam arıyoruz. Anlam bulamazsak bile o anlamı kendi içimizde yaratıyor ve ona yüklüyoruz. Ve bu anlamlar doğrultusunda daha iyi olma umudunu taşıyoruz içimizde. Benim anlam kıstaslarım sanırım biraz farklı...
Önceden hayatı yalnızca aşıkken daha anlamlı bulurdum. Şimdi ise seyahat ederken, güzel bir müzik dinlerken veya güzel bir kitabı okurken daha anlamlı buluyorum. Aşkın anlamsızlığının farkına vardım, birçok insan gibi o anlamsızlıkta kayboldum. Şimdi kaybolduğum bu noktada, kendi anlamlarımı yaratıyorum ve sanırım gitgide insanlardan uzaklaşıyorum...