Her karanlığın bir aydınlığı vardır derler. Karanlığı aydınlıktan ayıran nedir? Görebilmek neden görememekten üstündür?
Karanlıkları sevmeyi denesek belki aydınlıklar çekiciliğini kaybederdi. Işık sitem etmezdi belki karanlığa. Karanlıklardan beslenirdi ruhumuz. Görmeyi umut ettiğimiz her şeyi karanlıklara gömerdik. Ya da göremediğimiz birçok şeyi bize zifiriler gösterirdi.
Ben yine kendimi karanlığa teslim ettiğim günlerden birinde, özlem duyduğum ışığa sesleniyorum.
İçimde arıyorum onu.
Bir kıvılcım tanesi örtüyor üstünü yine karanlıklarla.
Uzatıyorum elimi, geri çeviriyor.
Alaycı bir tebessümle geri çekiliyor.
Işığa kavuşma umudumu kaybetmiyorum ama.
Umudunu kaybetmek, kendini kaybetmektir bir nevi.
Kendimi kaybedersem nasıl ulaşırım aydınlıklara?