insan ancak kendine yabancı bu günlerde

güneşler görünmeden, bir var ve bir yokken hayatta

sıra sıra yağmurlar dizilirken göğsüne,

sen de yoksun aslında ey peri güzelliğine sahip

hayatın içinden bilinmez ışıklar

kendini bir bir saklayıp titrek gölgesinde,

incecik, bahar gününde taze çekilmiş sular kadar...


gönlüm geçmiyor bu diyardan,

yoruluyorum, hastayım da aynı zamanda,

içimi dökemiyorum bu garip manzumelere,

eskiyi özlüyorum ve eskinin eskimesinden

bahsedip ortasına kurulmak hayatın

nasıl geçer şimdi hayat böyle bilmem

sevgi, ait olamama hissi beynimden içeri

sen en güzelisin bu hislerin ey peri.


mutluyum ben dünyadan geçip gideceğime

şiirlerim ortada kalacak, hislerim kimsenin umrunda değilken

ay ışığı yansıyorken yüzüme yazdığım defterlere

ben açamıyorum artık içimi pencerelere

emin değilim de kendimden, baştan yaşayamıyorum

benim hayatın içinden geçen

ve kendinin ücrasında bilinmeyen...


ben hilal değilim ve olamadım da hiçbir zaman

parlayamadım, adımı taşıyamadım hiçbir zaman

sığındım mahperiye ve gülperi isimlerine

kendimi kabullenmedim, var edemedim kendimi

hazır değilim bu dünyanın ardında yaşamaya

hazır değilim dertlerimi gizlemeye.


bitmez satırlar, yazacaklarımın sonu gelir mi bilmem

ben gece yarısı kalkıp ağlıyorken inceden,

ışıkları yakamadığımda yanan mumların gölgesinde

ey peri, sen vardın oracıkta. kim olduğunu bilmeden.

gölgen gölgemi yakıyor, üşüyorum oracıkta

ellerim ellerini bulduğunda yaşayacağım

ben seni bulduğumda anı yaşayacağım


anlamsız sözler, dualar dökülüyor dilimden

ben günahlarımla doğmuşum ama isyan etmek istemem

gölgem beni de yakar zaten, korkuyorum kendimden

geceler boyunca sıraladığım sözcükler

senin yerine bir bir geldiler