Anlatacak kimsen kalmadığında değil, artık anlatacak yol bulamadığında yalnızsın. Hedefe ulaşsan da yürüdüğün yol herkesle aynı olmadığı için yalnızsın. Dünyaya karanlık yanından baktım. Yıllarca... Sahne ışıklarından kaçtım. Dünyanın en güzel Tetra'sıydım. Ben de yanıyordum, fakat alengirli renklerimle.
Herkes olmadığım için yalnız olmaktan hiç mutsuz değildim. Aksine bütün normallerin dışında yaşamak bana müthiş keyif veriyordu. Karanlığa kaçıyordum. Dünya çok karanlıktı. Karanlıktan kaçıyordum. Anlatmanın yollarını kaybetmiştim, çözüm yollarımı arıyordum.
En az beynim kadar küçülmüştü dünyam. Hatta yaşadığım yerin duvarlarını sayabilirken, beynimin duvarlarını sayamıyordum. Sonsuz bir akılla tam altı duvarın içinde yaşıyordum. Yaşamaktan nefret ediyordum. Hem bunun için yaşım fazla küçüktü. Buradan kaçıp, buraya saklanıyordum. Artık büyümek için kendime türlü işkenceler ettim. Herkese benzemeden yaşamanın sancısını yaşamazsam dindirebilirim sanıyordum. Olmadı. Yaşamak zorunda olmak beni fena benzetti.
O kocaman gözlerinle bakma şimdi yüzüme. Sana okuması keyifli şeyler yazabilmek için de sevmiştim karanlığı. Emin ol, hâlâ karanlıktan yazıyorum. İnsanın anlatacak yolları da bitebilir demiştim. İnsan içindeki şairi aynı sesli harflerle bir katile de dönüştürebilir.
Eğer evren ise dileklerimi gerçekleştiren... Rastgele bir ölümü çağırıyorum her gün. Ortam karanlık diye mi görmüyor gel ettiğimi?
Yok o değil de, evrenin sahibi gerçekleştirecekse dileklerimi, gözleri olmadan gören nasıl görmüyor el ettiğimi?
Yine söylüyorum. Yürünecek yollar hâlâ bulabilirim. Fakat anlatacak yolum bitti. Anlatabilemiyorum.