Ervinya'ya,
Sevgili Ervinya, sana “sevgili” lafzı ile yazmanın beyhudeliği eşliğinde yazmaya başlıyorum. Boşluğuma geldi, çok da bir anlam arama altında. Hatırlar mısın bilmiyorum ama en son sana yazmamaya karar vermiştim. Sana veda etmiştim hatta. Ama hayat veda ettiğin kişiyi bir anda senin karşına çıkarabiliyor işte. Hayat bu süprizlerle dolu. Bu sabah ansızın gelen bir misafir gibi rüyama konuk oldun. Kusura bakma içerisi biraz soğuktur. Hayatın ayazı içinde kendime bir yer edinme telaşımdan camları açık unutmuşum. Belki ortalık biraz dağınık da olabilir. Ama eskiye göre toparlandım. Gördün mü? Eskiden sabahları otobüste Vega'dan Bu Sabahların Bir Anlamı Olmalı şarkısını dinlerken bir garip olurdum. Nereden bilebilirdim ki seneler sonra bu şarkıyı yaşayacağımı. “Bu sabah bir umut var içimde.” diyor şarkıda. Ama benim içimde o umut yok. Sen gelmeyecek sin Ervinya. Hiç gelmedin ve geçmeyeceksin de. Belki günün birinde bir köşe başında, bir sokakta karşılaşacak bakışlarımız. Bir ihtimal tanıyacağız birbirimiz bir ihtimal iki yabancı gibi geçip gideceğiz.
Rüyamda yine aynı sıralardaydık. Yüzünü uzun zaman sonra ilk defa bu kadar net görmüştüm. Tam seni izlemek için kafamı sıraya koymuştum ki gözlerim kapandı ve gerçeğe uyandım. Hayat işte böyle ansızın sen gerçeğe uyandırabiliyordu.
Lavinya