(1)

Belki,

Kalender bir akşam masasında

Cama bakıp toprağı hatırlarım da

Dallarda yeşeren ilkbahara kavuşurum diye

Ölmüyorumdur.

*

Sahiden söylenmemiş ne varsa

Dilinde ve yüreğinde insanın;

His midir, akıl mıdır

Bulut mudur, yağmur mudur

Kum mudur, deniz midir bilmem ya

Şehrin içinden geçerken öylece

Zamansız attığın adımlara karışır 

Mevsimin olur düşer aklına 

Ayakların karıncalanır

Mekanı unutup kaybolursun 

Muhkem sokaklarında

Ayazına yandığımın Ankara'sının.

(2)

Kimsesiz bir sokağın ortasında

Kaldırım taşlarını göremiyorum.

Kim bilir bu şehir kaç yaşında 

Toprağına düşmedim 

Bilemiyorum.

Ağaçlar süs olsun diye var.

Güvercinlerin aklıma getirdiği ilk şey

Arabam.

Çok mu materyalist oldum bu aralar

Hislenmeyi kaldırmıyor nedense kafam

Unuttuğum şeyleri hatırlayamıyorum

Bu kadar da unutmak istememiştim oysa ki

Yine de uzak dursun bana Sezen

Gözlerimi kör etmekte bu şehrin sisi

*

Hayaletin mi gölgem mi peşimde gezen

Hayallerim mi, gölgen mi takip eden

Ay da çıkmıyor nedense 

Ya da ben çok kamaşığım

-Zifiri gecede

ormanın derinliklerinde 

çağlayan ırmaklar mı var-

Yoksa duyduğum bu ses

Ağlayan bir kadının gözyaşlarından mı geliyor

Yürümek ne zor burada

Ya bu çarptığım zamandan duvar

Ya da önümde bilmediğim bir gelecek yükseliyor

*

Bölük pörçük şeyler düşer aklıma geceleri nedensiz 

Güvercinlerim tanımadığım adamların damlarına konar

Kiremitlerinde yüzyılın çamuruyla bensiz

Ağlayan martılar denizden bir hayal kurar.

(3)

Kumlar, kumsallar,

Bir mevsime terk edilmiş 

Adamlar, kadınlar

Çok şeyler biliyorsunuz

Çok şeyler biliyorlar

Ama

Herkesin özleyip iç çektiği bir akşam

Kopacak kıyamet 

O zaman ne din, ne diyanet

Ne para, ne siyaset

Dilin anlatabileceği hiç bir şey kalmayacak

Yalnız haller konuşacak,

Ve tüm hasretlerden sımsıcak

Bir cehennem akacak.

(4)

Gündüzün hüznünü taşırsın geceye

Geçmişin sırrını geleceğe 

Yürüdüğün yollarda hatıranın izi kalır 

Omuzlarından ayaltına serpilir bir bir

Bildiklerin bilmediklerin 

Sevdiklerin sevmediklerin

Aldığın nefes ağır gelir 

Söylediğin türküler gibi sevmeye başlayıp 

İzlediğin filmlerdeki rollere tutunursun

Bir gün talihlisindir 

Düşünü kurduğun bir an bulursun

Bir gün, anın içinde kaybolursun 

*

Sözcükler değil 

Sözlükler bile yetmiyor bazen 

Ansiklopedik açıklamalar bekliyor insan 

Sanattan, edebiyattan bir işaret 

Ya da küçük bir çocuğun tılsımlı fısıltısı 

Hatırlamak yetmiyor zaten 

Duymak, hatta görmek istiyor insan 

Ama elde yok

Dilde yok 

Gözde yok 

Olmayan her şey birikiyor sonunda 

Bir fotoğraf karesine sıkışıyor da 

Kurşun gibi oturuyor yüreğine. 

***

(5)

Keşke,

bir kerede öldürse.