I.

Sensiz günlerin izini sürüyorum

Sessizliğim yağmur gibi yağıyor dört duvara

Sırılsıklam oluyorum

Damlalar vuruyor zihnime

Eşlik eder gibi gözlerime

Seni düşlüyorum

Bir kağıt parçası

Önce yüreğimi

        sonra parmaklarımı kesiyor

Aldırmıyorum

Kilidi kırık

        bıçak gibi keskin kapı tokmağından tutup içeri giriyor hüzün

Aklıma geliyor yüzün

Seriyorum serin toprağa hüznü

Şimdi sadece biz varız

Seni istiyorum

Sarmasını istiyorum dudaklarının

       kıpraşan dudaklarımı

Balmumunun kıvılcımlarıyla

Ahenk içinde

Dans etmesini istiyorum

          vücutlarımızın

Güne kahveyle başlamayı değil

Ses tınınla birlikte zihnimi ayıltıp

Artık zifiri karanlık olmayan duvarlara bakmak istiyorum

Şimdilerde duvarlar şımartmış kendini

Kim bilir

Nelere şahit olmuşlarsa

Tanrı zannediyorlar kendilerini(!)

Her bir zerremiz daha temas kurarken

Kıkırdıyorlar

Duyuyorum

Bazen kıskanıyor

        çatlayacak gibi oluyorlar

Çünkü eğer varsa

tanrı bile sevemez hiç kimseyi

Benim seni sevdiğim kadar

II.

Bir sevda çölü vardı

Ayaklarım basardı yere de anlamazdım

Sanki ruhum göğe kaldırırdı

Yaşamın ağırlığından habersiz

O çöl gitti

Sevda kaldı

Çünkü sen geldin

Sadece gökyüzü değil

İçimde karanlıktı

Bir gece ne gökyüzü karanlıktı

Ne içim

Çünkü sen geldin

Ay gibi serildin yüreğime

Gözlerini göklerde gördüm her gece

Tanrı olsaydı eğer

O sen olurdun

          o sen olurdun

III.

Kokunu sıktım tenime

Tenine hasretle

Vurdum kendimi kilometrelerce yola

Bir tekerlek oldum geldim sana

Sümerler bile bu kadar heyecanlı olamazdı

Yüreğimde bağımsız bir ritim

Üstüm başım toz duman

Herkesi sirkeledim de

Sana

         Geleceğe geldim

Şimdiden habersiz