kanatlarını kırmak gerekir
gurur denilen illetin
aşk nehrinde mütemadiyen
yüzebilmek için
Pembe bir fon üzerinde kahverengi bir nesnenin uyumsuzluğu gibidir aşka bulaşmış kirli gurur.
Bir vadi hayal et. Koca bir vadi içi zambaklarla dolu. Geziniyorsun. zambakların kokusu tüm ruhunu sarmış, en güzel hayallerinin en gerçekçi anı seni senden almış durumda. Birkaç adım sonra ileride bir karartı görüyorsun. İlgini çekmesi doğal:
Bu beyaz zambaklar vadisine bu garip şeyin ne işi var diyorsun. Deminki mutluluğun giderek azalıyor karartıya doğru attığın her adımda. İçini şüphe kaplamaya başlıyor. Acaba diyorsun bu mutluluk sona mı erecek? Ellerin titriyor, gözlerinin feri kaçıyor. Her adımda daha hızlı atan kalp atışlarını artık zambaklar da duyuyor. Gözlerini kilitlediğin karartıdan ayırabildiğin vakit zambakların da giderek solduğunu fark ediyorsun. Az önceki tatlı esintiden de haber yok artık. Güneş her adımınla önüne bir küme bulut katıyor, güzelliğini, sıcaklığını hem senden hem de zambaklardan mahrum bırakıyor. Giderek üşümeye başladın. Son adımlara yaklaşmak üzeresin. Tuhaf bir koku hissediyorsun. Hiç alışık olmadığın bir koku. Miden bulanıyor keşke koku alma duyumu kaybetsem diyorsun. Artık ne hissettiğinin bile farkında değilsin. Umutsuzluk, şüphe içini kemiriyor. Kalbine doğru artarak gelen bir acı var. Bağırmak istiyorsun ama nafile! sesin çıkmıyor. Bir an etrafta tanıdık birilerini görebilmek için göz gezdiriyorsun. İnanamıyorsun. Tüm zambaklar solmuş durumda, vadiyi karanlık sarmış. Olanları düşünüyorsun. Tüm sorumluluğu karartıya yüklüyor hakaret ediyorsun içten içe. Oradan uzaklaşman gerektiğini biliyorsun ama içindeki merak seni bu bilinmezliğe, kötülüğe sürüklüyor.
Korkuyor; ama korkularınla da yüzleşmen gerektiğini biliyorsun. Kaynağa bakıyorsun, sonu görünmeyen bir çukur. Ruhun bu durumu kaldıramayacak halde. Keşkeler içinde bu karartıyı hiç görmemiş olmayı diliyor bir an zifir noktasına yaklaştığını hissediyorsun..
Bu durumda karşına iki yol çıkıyor. İlki çukura atlamak ve zifir noktasında boğulmak, zambaksız bir hayat yaşamak, diğeri ise kurtulmak için ardına bakmadan dizlerindeki son kuvvetle oradan uzaklaşmak. Nasıl dediğini duyar gibiyim.
Düşün dünyasında yaşadığın bu olayı tanımlayarak olanları anlayarak işe başlarsak, olası çareler muhakkak çıkacaktır. Zambaklar vadisi senin hayal dünyandı. Mis kokulu zambaklar, ve mutluluğun senin sevginin sembolüydü. Güzellikler aşkının mahsulüydü. Bir anda karşına çıkan karartı ise senin kanatlanmaya başlamış gururundu. Her insanda gurur olması yaradılıştan kaynaklanır. Ama kimileri gururunu nefsine teslim eder, ve gururuna esir olur. Olmadık zamanlarda kanatlanan gurur ise insanı en tepelerden en aşağılara, hatta çukurlara hapseder. Gördüğün karartının kaynağı olan çukurda ise senin gururun hapsolmuştu. Ve orada vicdan azabı çekiyor seni rahatsız ediyordu.
Olanları olduğu gibi kabul etmeden çözüme başlamak ahmaklıktır der bir düşünür. Bu durum doktorun teşhisine karşı çıkan bir hastaya benzer. Hastanın tedavi olabilmesi için doktor hastalığı tanımlar ve hastanın ihtiyacı olan tedavi sürecine başlar. Hastalığını inkar etmek ise kurtuluş çaresi olamaz. Hastalığın ilerlemesine sebep olur.
Kötülüğün, mutsuzluğun sebebi olsa olsa gururdur. Bunu kabul etmek tedavinin ilk ve en önemli aşaması. Sonrasında edinilmesi gereken şey ise cesaret! Olası acılara karşı göğüs gerebilmek için mukavemetli olmaktan çok daha önemlidir cesur bir yüreğe sahip olmak. Eğer cesaretin yoksa dayanıklılığını sınama şansın bile olamaz. Çünkü kaldırman gereken yükü almaya bile cesaretin yoktur.
Mütevazı davranmak ise gururunu yenebilmenin en önemli şartıdır. Meyve veren bir ağaç gibi olman gerekir. Ağırlığını bilmen gerekir, bilmen gerekir ki meyve veren ağaç fazlalaşır burada da cesaretin sana en büyük destekçi olur.
Buraya kadar olası durumlar hakkında değindim. Gururun aşk gibi mukaddes bir duygunun yanında ne kadar gereksiz acı veren, dert kaynağı olduğu apaçık.
Ama şunu da belirtmekte de yarar var. Temelinde sevgi olan her şeyin zor bir sınanma noktası vardır. Sevginin taç başı olan Aşkın sınanması, en büyük zorluğu gururdur. Bu yüzdendir ki gururu yenebilmiş aşklar devleşir, destanlaşır, yaşayanlardan ziyade duyanlara bile mutluluk verir. İşin tatlı yanı da budur. Zahmet olmadan rahmet olmaz.
Gerçek aşkın olduğu yerde gurur olmaz. Aşk ve gururun yokluğu ateş ve suyun dost olabileceği kadar olmalıdır.
Aşk nehrinde yüzebilmek için ne gurura ne de gereksiz kanatlanmalara ihtiyaç vardır. Şimdi sormak istiyorum Aşk uğruna destanlaşmaya var mısın?