birazdan yağmur başlayacak asuman

hazan yelinde güneşin öptüğü tek leylaksın

anlatamadım değil mi?

asuman

dünyanın gebe kaldığı son tufansın


yağmur başladı asuman

sen şu yolda yürüyünce

orada çocuklar gülüyordu üç gün-üç gece

yağmur emziriyor toprağı ama

yetmezse diye bileklerimin vanasını açtım

anlamıyorsun asuman

çocukların uğramadığı parklar kadar yalnızım


yağmur şiddetle yağıyor asuman

öyle hiddetli yağıyor ki israfil görse kıyamet ondan habersiz koptu sanar

sen beni dinlemiyorsun asuman

yağmurdan sonraki toprak kokusu gibi güzelsin

hatta öyle güzelsin ki

şah damarımdan öpen jiletsin


yağmur dinginleşti asuman

sokaklardan evime gülen çocuk sesi sızıyor

camımı açtım

çocukların elleri sıcak ekmek kokuyor

duyuyor musun beni asuman?

ne seni nasıl seveceğimi biliyorum

ne de bunu nasıl izah edeceğimi biliyorum

bildiğim tek şey var asuman

sana gelirken merdivenleri ikişer-üçer iniyorum


yağmur bitti asuman

allah misk sürmüş dünyaya

yürüdüğün nemli yollarda bereket doluyorum

seni o yolun sonunda bulmak için değil

o yolu seninle bulmak için sana geliyorum

ben seni değil güzelim

bileklerimin kanamasını istiyorum


güneş de açtı şimdi asuman

en güzel bakışımı giyindim

kravatımın rengini de uydurdum buna

sana geliyorum

içimin bozkırlarında sana doğru doludizgin koşan bir at var

ama şair diyor ki;


"bütün atlar kaybetmeye koşar"