Kalbimde çalan yaylılar ve akorlarla yazıyorum, yaşıyorum. Artık akmayan pınarlarımın sessiz yankıları duyuluyor boş odalarımda ve çarpıyor kalın sert duvarlarıma. Bir aynanın çarpıp kırılması gibi camlar dağılıyor, duvarlarımı çiziyor, kimi parçalar deliyor duvarımı ve saplanıyor. Ne bu kırık ayna artık gösterebilir beni ne de ben çıkarabilirim artık bu kırık camları. Ne de ben artık kapatabilirim kendi duvarlarımdaki kansız, kupkuru, çatlamış delikleri. Nedenler kaybolur zamanla, belki de acı zamanla öyle doldurur ki delikleri kırık camları düşürür, duvarlarda yürüyen su gibi kuşatır odaları. Belki de acı çizer duvarlarımıza izlenebilir resimleri. Belki de acıdır yaratıcı renklerin kaynağı. Zaman ressam, acı boya ve biz de boş tuvaliz belki de. O resim çizilir ve nedenler unutulur, uyuşturulur bedenler, zaman ilaç zannedilir.
Karanlık bir tabloya bakan sıradan bir insanın gözleri nasıl ararsa her köşeyi, her noktayı, nasıl o gözler dolarsa ve yalvarırsa bir çıkış yolu için, hisler de acıyla boyanmış duvarlara çarpar durur, sığacağı bir nokta arar, o karamsar tabloyu güzelleştiren bir fırça darbesi olmak ister, karanlığa boğulan gözlerin umudu olmak ister. Çarpar, çarpar ve yorulur. Duvarların arasında kalır. Zamanla direnmeyi bırakır ve zamanla gömülür kırık aynaların arasında.