Ayın fuzuli naraları sana dokundurduğum
Bir kabarcık gibi ince, soluklu...
çabuk sönmeden yılın muzipliği
kalelerinde sarmaşık, tımarlarında sakit.
Ve ince bir pantol gibi salaş vücudunda gezen tenim.
Gecenin uğultuları değil elbet lambandaki.
Aladdin'i öldüreli yedi sene de olmadı.
Üçüncü dileğinde ölümün kara tülbenti geziyordu
içinde ruh varmış gibi serpe rüzgarlarda.
Ve doğudan bir feryat koparan da olmadı.
Kara parçasında parmakların kızgın tanı...
Dönüp durmadı.
Durup da yankı.
Yanılsaydım sende.
Yakılmadı seda seslerinde vahlığı...
Mumların şenliklerinden kopardım ilahı.
Sevilmek yek’e paça
Ehli olmadan dünyaya bir kıvılcım fırlattım
Meteor değildi bu ziya.
Yedi senede yitirmedim aklımı.
Şimdi oturup köhne bir dala
semayı seyrettiğim vakit
Ruhumda da gezerdi geceden kalan kahkaha.
Senden bir süret değildi...
Değildi benzimdeki yara, değildi benekli şadırvan
uzvumda nurla yansımanın dedikleri
hakikatten
Hakikat rıhtımdan
Yanılsaydım sende.
Ey desem şimdi,
Tam şimdi
Ayın fuzuli naraları sana dokundurduğum.
Bir kabarcık gibi ince, soluklu...
Sönmeden yıl Ayasofya’dan
Ve ihanet vurulmadan toprağıma.
Teninde tek parça birleşeni olsam atomun.
Süzülürdü taburcu urlarımdan seherin kalkanı.
Ve şimdi anlardım ki,
Dönüp durmadı.
Durup da sende yankı.
Ayna göz bebeklerinden siyahını almadan,
almadan rikkatliğini...
benden değildi ahvalin
Yine de yanılsaydım sende.