Dün okuduğum bu cümle hayatımdaki her şeyi sorgulamama sebep oldu. Fark ettim ki gerçekten de neyden nefret ediyorsam tamamen en derinlerimde oyum aslında. Ve bu nefretin içine ne kadar tıkalı kaldığımı gördüğüm anda resmen dehşete uğradım.


O hiç sevmediğim "influencer"dan nasıl da farksız olduğumu fark ettim. Her sokağa çıktığımda yaptığım makyajın aslında onlar kadar beğenilmek ve ilgi görülmek için yapılmış bir hareket olduğunu fark ettim. Ya da o nefret ettiğim, sadece zevk için yaşayan insanlardan farkım olmadığımı görünce daha da korkuttu bu durum beni. Çünkü fark ettim ki neyden nefret ediyorsak aslında bilinçaltımızda ya da ne bileyim içimizde bir yerlerde bize ait olan o davranıştan nefret ediyoruz aslında. Çünkü karşımızdakine değil de aynaya bakıyormuş gibi hissedip kendimizi böyle olmadığımıza inandırmak istiyoruz ve bu yüzden aslında ondan nefret edip kendimizden uzaklaştırıyoruz. Aslında görmek istemediğimiz, nefret ettiğimiz şey başkasında gördüğümüz, kendi hiç görmek istemediğimiz yansımamızdan başka bir şey değil. Buradan bence şu yargıya varabiliriz: Birini gerçekten tanımak istiyorsak onun sevdiklerine değil nefret ettiklerine bakmalıyız.


Dün okuduğum bu cümle sayesinde nefret ettiklerime kin duymak yerine onları kendi içimde anlayıp onların bende uyandırdığı şeyleri daha da iyileştirmeye karar verdim. Bir tek cümlesiyle hayatımda güzel şeylerin olmasına vesile olan, kendimi daha yakından tanımama sebep olan adama teşekkür ederim. İyi ki varsın.