Bilmiyorumlara yaslanarak yürüyordum,
Konuşmaların koridorlarında
Ve susarak örerdim
Kaldırım taşlarını.
Ve benim taşlarım duvarları aşardı.
Susmak kaç duyguya denk düşerdi?
Bilmiyorum...
Fakat tek bir hali bilirdim susarken
Sabırlı bir lisandı.
Soğan çiçeği kadar keskin bir ihtişam ile
Cezbederdi tüm boşlukları
Ve terk edilirdi tüm doluluklardan.
Sıhhatli bir oyunculuktu.
Arkasına saklanılmış tüm gerçekleri
Örtbas edip,
Gücünü azametlice sergilerdi.
Bilmiyorum, azametli bir korkaklıktı.
Üşengeç bir dilin ardı sıra
Kelimeler yorgun, ümitsiz ve karamsar.
Yelpazelerdi kelimelerin alevini
Ağır ağır çarparak suskunluğuna.
Gözleri savrulup birkaç zemine
Çarpılıp geri dönerdi.
Dikleşirdi suskunluğun omurgası
Sabit, donuk bir bakışla.
Karşılıklı olarak bıçkı vurulurdu
Söylenecek olan tüm cümlelere.
Bildiklerinden ziyadesiyle utanırdı.
Bildiği tek şey bildiklerinin esrarına
Denk düşecek sözcüklerin
Kırbaç vurarak öldürecek olmasıydı.
Azametli bilmemişliğinin katiliydi o
En kalın kitabın üstünde otururdu
Bilmiyorum!
Üzerine yazılmamış ve yazılacak çok şey vardı.
Bilmiyorum!
Tuğba Eryiğit Toy
2021-12-31T18:14:56+03:00@KenanBirkan teşekkür ederim 🙏
Tuğba Eryiğit Toy
2021-12-31T18:14:33+03:00@NeslihanKızıl teşekkür ederim 🙏
Kenan Birkan
2021-12-31T12:43:35+03:00Beğendim. 👌🏼