Bileklerinden birbirine sabitlenmişti ayakları.
Baş parmakları bir iple tutturulmuş, hareket ettiremiyordu.
Hafif ürkmüş, hafif heyecanlı, yüzükoyun bekliyordu başına gelecekleri.
Bembeyaz bir kuş tüyü, narince yanaştı tabanlarına.
Yukarıdan aşağıya süzülerek yavaşça indi topuklarına.
İrkildi. İstemsizce sıkmaya çalıştı parmaklarını.
İpler, hareket ettirmesine müsaade etmedi.
Sağdan sola geçti tüy.
Tempoyla dans etmeye başladı tabanlarında.
Aşağı yukarı gidip gelirken, ufaktan kıkırdamalar duyuldu.
Sabırlı gülüşler geldi; memnun gibiydi, belki de değildi.
Hoşuna gitmiş olabilirdi, belki de nefret etmişti.
Tüy durdu. Sallanarak masanın üzerine düştü.
Derin bir nefes aldı, gülmeyi bırakmıştı.
Bir anda tüm vücudu kasıldı, bir kahkaha patladı.
Hareketsiz, savunmasız ayaklarında uzun tırnaklar hızla gezmeye başladı.
O kadar çok gülüyordu ki gözünden yaşlar aktı.
Sanırım hoşuna gitmişti, belki de nefret etmişti.