Sen savurganca yaklaşıp

tozu dumana katıyorsun.

Beni hiç önemsemiyorsun.

Acılarını boynuna kolye diye takıp

gülümsüyorsun.

Bunu bize niye yapıyorsun Bahar?

Sana çiçekler getiriyorum,

kuruttuğum domateslerden sana da ayırıyorum.

Yine de bir pazar sabahı

ellerin balkon demirinde

havayı koklarken sen,

kapının ardında kalan

ben oluyorum.

Sen hep duygularını saklıyorsun.

Ruhunun rengini saklayıp

derinin rengini iyice görmemiz için

elinden geleni yapıyorsun.

Ben mesela beni değil

bu satırları görmeni isterim.

İkimiz de teşhir seviyoruz, evet.

Sen kendini güzel süslenmiş

bir hediye paketi gibi sunuyorsun,

cazip bir hediye paketi.

Bense aklımın içini açıyorum.

Bunu bize niye yapıyorsun Bahar?

Kendine göre bir dünyan var senin.

Ben orada sırıtıyorum.

Nereye koyarsan koy,

uymuyorum oraya.

Beni basit görüyorsun,

bir bitki gibi aynı.

Gün ışığıyla uyum sağlayamadıkça

yerimi değiştiriyorsun.

Hiçbir yere olmadığımı görünce

bana bakmaktan vazgeçiyorsun.

Bunu bize niye yapıyorsun Bahar?

Sabaha yakın bir saatte

dua ettiğinde,

kabul olmayacağına inanarak 

dua ediyorsun.

Kabul olmazsa kendi dünyanda

isyanlar başlatıyorsun.

Sen tanrılığa oynuyorsun.

Sahici sebeplerim var Bahar inan bana.

Hayata ekmek kırıntıları gibi

saçılan çocuklar gördüm.

Gördüğü ilk güneşte tomurcuklanıp

ilk ayazda kırılan bir gül gibisin.

Bin yıldır seni beklediğimi düşünüyorsun.

Öpüp kurbağayı prens yapacakken

kurbağa benden kaçmış sanıyorsun.

Bunu bize niye yapıyorsun Bahar?

Seni var ederken

aştığım yollarda azaldım.

Ama sen beni

bitip tükenmez biliyorsun.

Bunu bize niye yapıyorsun Bahar?

Yapma, bunu bize yapma.

Ben kapının dışında,

senin ellerin balkon demirini sıkarken

kendini aşağı atmamak için,

koy kendini kendinin üstüne.

Yaşını sil, derin bir nefes al

ve yeniden başla yaşamaya.

Ben seni başladığın yerde

bekliyor olacağım.