Neden büyüttük ki bu kadar hayatın anlamını bulma olayını? Her şeyi bir kalıba sokmak zorunda mıydık ki... Kocaman bir kavanoz dolusu abartma tozunu bu dünyanın üzerine serpmek zorunda mıydık? 

Anlam ararken anı kaçırdığımızın farkında mıydık veya anlamsız gelen her şey yüzünden hayata küsmeli miydik?

Bu kadar çok soru sormalı mıydık mesela?

Bunların cevabını kim verecek peki?

Çocukluğumda en yakın dostum iki kat aşağıda otururdu, hep özen göstermiştim ben bu dostluk kelimesindeki anlama, onun anlattığı her şey doğru, onunla oynadığım her oyun çok eğlenceli gelirdi bana. Ben dost kelimesindeki anlamı öğrendim, yıllar geçti, şimdi yirmilerimdeyim, çok daha netleşiyor kafamda bazı insanların bendeki yeri.

Demem o ki anlam ararken hayatın içinde dalıp gitmeyelim ve Latinceden gelen şu güzel deyim gibi anı yaşayalım:


CARPE DİEM.