Öyle arada elim gider sana,

Sonra uyuyakalırım diye korkar,

Kapağına dokunurum, aklım kalır.

Fazla iyisin ki, bu bazen elimi yakar.

Sanki kullanıyor seni bu insanlar!

İkaz ederim seni, tatlı tatlı gülümsersin;

“İyilik fırsatını asla geri çevirmem” dersin.

Sen benim favori başucu kitabımsın.

Babacığım keşke herkes seni okuyabilse.

Mutlaka ders, ibret olursun sen.

Taş atana, taşı nazikçe geri verdiğinden.

Cümlen kırıcıysa usulca çevirdiğinden.

Yolda gördüğün şeyleri kenara itelediğinden.

İnsanların ayıplarını bilmemezlikten geldiğinden.

Borcun varsa rahat uyuyamadığından,

Ancak bir borç versen hemen unuttuğundan.

Doyurduğun onca can ve hayvanlar,

Kendi ecelleri dışında ölmediğinden.

En sevdiğin insanı bir kahvaltı bile edemeden kaybettiğinden,

Ve fakat 14 senedir her gün bıkmadan kahvaltı hazırladığından,

Ve rağmen her gün aynı hevesle uyanabildiğinden,

En kötüsü şey de olsa “şükür” bildiğinden.

Yalan dünya seni bir türlü kandıramadığından,

Dipsiz bir kuyu olmasan da, taşmadığından.

Bağırarak konuşmansa zamanında dinlenmediğinden,

Mazi olan ne varsa bahsinde sesin titrediğinden,

Saygından ve en çokta koşulsuz sevginden.

Keşke herkes dünyayı görse senin gözünden.

Biraz puslu, biraz izbe ve rağmen şekerli.

Hani şu her şeyin üstüne serptiğin şeker,

Hatta bazen insanların bile.



“Bu kitap bir gün bitecek biliyorum ama hiç unutmak istemiyorum. Seni hala sen hayattayken tanımanın, hatta ezberlemenin tarifi yok. Bak artık ölümsüzsün babacığım.”