"Bazen insanlara kendimizi zorla sevdiremeyiz kızım. Sevmiyorsa sevmiyordur. Ağlamak çözüm getirmez bazen ama en azından içindeki yangına su serper. Seni rahatlatır." 

"İçindeki yangın ne demek anne?"

"İçindeki yangın..." Gözyaşını sildi ve gülümsedi. Kafasını sallayarak "Büyüyünce anlarsın." dedi "Bu içindeki yangın seni ağlatıyorsa ben büyümek istemiyorum anne." 

Kızına sarıldı ve başına bir öpücük kondurdu.

"Erkeklere karşı asla ön yargılı olma. Herkese karşı saygılı ol. Babandan asla nefret etme. O seni çok seviyor." 

"Ama seni de seviyor."

Burukça gülümsedi kadın.

"Demek ki yeteri kadar sevmiyormuş.

Dedim ya, bazen bazı şeylerde sevgi yeterli olmuyor Biz bilemeyiz ama ben en azından senin için, ailemiz için çok savaştım uğraş verdim. Zorla olmuyor bebeğim. Anlıyorsun beni değil mi?" 

Kafasını salladı küçük kız.

"Ne olursa olsun her şeyde kötü düşünme. Kendini korumayı öğren. Babanla bizden bir aile olmuyormuş demek ki. Babanın benimle kaderi buraya kadarmış. Herkese aynı fikirle yaklaşma. Her erkek baban gibi değil kızım. Bunu unutma. Bizim payımıza düşen bu oldu. İhanet." diye fısıldadı kadın kızın duyamayacağı kısık bir sesle.

Canı yanıyor, katbekat artıyordu. Bu acı nasıl geçecekti, bilmiyordu ama uzaklaşması lazımdı. Kızını da alıp buralardan gitmeliydi. İkisi için de iyi olacaktı bu. Ama asıl Reyhan bunu istiyor muydu, önemli olan buydu.

"Reyhan," diyerek kızına döndü.

"Efendim anne?" 

Ellerini kızının omuzlarına koyarak başını ona doğru eğdi.

"Babanın bizimle yolları ayrıldı. Artık istesek de aynı evde yaşayamayız. Baban başkasını sevdiği için artık o ablayla yaşamak istiyor. Sen kiminle kalmak istersin bebeğim? Babanla mı, benimle mi? Kendini en çok nerede mutlu hissedersen orada yaşayabilirsin. Ne diyorsun? Babanla mı yaşamak istersin, benimle mi?"