İnandığı her yerden, her insandan sınanır mı bi insan? Bomboş bir varlık, dopdolu bir yalnızlık hissediyorsun. Bazı şeyler konuşulmuyor, bazı şeyler anlatılmıyor. Anlatsan da anlaşılmıyor. Anlaşılmayı en çok istediğin yerde anlatamadıklarınla öylece kala kalıyorsun. Hiçbir şey ilerlemiyor. Olduğu yerde takılı kalıyor. Uyuyamamaya başlıyorsun sonra. Etrafa bakıyorsun herkes yatmış. Bi sen kalmışsın uykusuz. İçindekiler uyutmuyor seni. Bazen bilirsin gitmen gerektiğini. O ışık yanar belli eder kendini. Ama binbir hevesle yavaş yavaş yürümeye başladığın yoldan, koşa koşa çıkamazsın ki. Ertelenen bir arama, geç kalınan af dileyişler, geç gelen farkındalıklar, anın güzelliğini kaçırmalar, içinden geleni söyleyemeyişler insanın omzunda bir yük olarak duruyor. Alınan bi karardan sonra üzgün hissetmek ya da günlerce ağlamak, kararın yanlış olduğu anlamına gelmez. Bazen hayata yön vermek sancılı olabilir. Bazen yandığın yerden tekrar yanarsın. Bazen insanlara veda etmen gerekir. Bazı insanlara binlerce kez veda edebilirsin, ama bir kere bile ayrılamayabilirsin. Ancak bazı hikâyeler vedasız biter...