Burası sonbahar
Kırık kalbiyle, yarık elleriyle,
Kısık sesiyle, üstü açık bir tabut.
Dünyanın kaba ellerinden kaçıp
Uykunun inceliğinde kıvranıyor musun hâlâ
Ellerin sarılı mı duruyor
Yağmurlu sabahın koynuna
Kalk hadi!
Yalnızca bir sabah dahi gelmemişsem aklına
Ve yokluğumu hissetmemişsen derinden
Güneş bas bağrına
Giy en güzel takımlarını
Tak saçlarımla ütülediğim kalbini.
Güvercinin kanadından düşen bir tüy gibi
Salın sokaklarda.
Selam vermeyi unutma
Temizlikçi adama, işçi kadına.
Ellerinin güzelliğinden de bahşet
Gözlerinin içine bakan
Kediye köpeğe veyahut kuşa.
Ve saç yalnızlığını kaldırımlara
O kaldırımlar ki kaldıramadı bizim gibileri, olsun.
Ben sevilmemiş olmanın çirkinliğindeysem
Sevmek çirkin diyemem ki.
Sevmek güzel şey sevgilim.
Bensiz başladığın bir hayat dahi olsa bu
Dilerim
Kalk, onu da sev.
Ve bir ev kur kendine,
Sevdiğin kadından çatma.
Aklına gelirsem bir gün bir şarkıda
"Gençken ne çok şiir yazardı
Şimdi iki tas yemeği bile koyamıyordur titrek elleri,
Oturmuştur pencerenin kenarına
Bir adamın kediye yol verişinde hüzünleniyor
Aş yapıyordur yüreğine
Ve yine bir çocuk gülerek geçtiğinde
Evinin önünden,
Sevinçten
Çiçekler dikiyordur kırık fincanlara.
Haplarının yanında da içiyordur kuş seslerini"
Diye geçirirsin içinden,
Belki.
Ayşegül Aşkım Karagöz
2020-11-17T03:43:06+03:00Çok beğendim finalde tavan yapmış bir şiir ki okuyanın tüm hucrelerine su veriyor kuş sesleri dolduruyor ve hüzünle ağlıyor.