Sabahın sessiz uğultusu, gün ışığıyla buluşmuş geceyi aydınlatmakla meşguldü. Rüzgarın yaprağı sıyırıp geçişi doğanın bir fısıltısıydı. Bu doğa harikaları karanlı çağın aydınlık kalan tek yanıydı.

O ise elindeki hiçlikle bulunduğu caddede avare dolaşıyordu. Kafasında binbir soru vardı ama sorulara cevap verebilecek kadar kelime haznesi yoktu.

Belkilerle yaşıyordu, belkiler O'nu ayakta tutuyor yığılmasının önüne engel oluyordu.


Gördüğü ilk banka oturdu.Önündeki cılız, uğultulu sokak lambasından gelen ışık yağmur yağdığını belli edecek kadar çalışıyordu. Neredeydi şimdi? Ne yapıyordu burada? Ne olacaktı bundan sonra? Bunlara verebileceği cevapların hepsi belki ile başlıyordu. O'nun bir geleceği, geçmişi ya da şimdisi yoktu. Anı yaşadığı da söylenemezdi.


Yalnız insanların geleceği geçmişi olmazdı. Geçmişe bıraktığı ne bir iz geleceğe bırakacağı ne bir hatırası olmayacaktı. Şimdisini öldürmekle meşguldü. Yalnızlık, etrafında insan bulunmaması değildi. Bir süre sonra etrafında insan bulunabileceği ihtimalini yitirmekti. Geçmişin buğulu camında başkasının parmak izinin bulunmamasıydı.

Yalnız bir insan üzülemez, üzülmenin ne demek olduğunu bilmez, tıpkı mutluluk gibi.


Ayağıyla dokunduğu taşı ileriye savurdu. Sokaklar yavaş yavaş insan telaşı ile dolmaya başlamıştı gün iyice ağırırken. Tebessüm ederek eskimiş pörsümüş mantosunun cebıne soktu üşüyen elini. Etrafına bakındı. Bir grup insan vardı cadde üzerinde umursamadan kimseyi bağıran. Bulunduğu banka uzanarak gözlerini kapattığında yanına sokulan kediyi hissederek yağmurdan ıslanan kafasını okşadı.

Açtı kulaklarını, başladı insanların fazlalığını dinlemeye. Araba kornalarına ,ayak seslerine, alışılmış insan uğultusa hayret etti yine.


Artık iyice dalmıştı uykuya. O sırada uyumasına sebep olan insan sesleri bir daha hiç uyanamamasına sebep oldu. Çıktı iki mermi; tek tabanca, yabancı bir ruhtan.

İnsanlık gösterdi karanlığını, aldı yeni bir canı bünyesine. Sustu bi'anda tüm cadde. O da çok uzun sürmedi. Kavga eden grup bi anda koşmaya başlarken telaşlı ve şaşkın insan sesleri çoğalmaya başladı, siren sesleri ile birlikte. O bu sefer duyamadı hiçbirini.


Gerçekten yalnız insanlar yalnız ölür, aksini beklemiyor bunun olacağını biliyordu. Düşen eli mantosunun cebindeki mektubu savurdu yere. Yağmurun etkisiyle ıslanan mektubu kimse fark etmedi. Suyun akıntısıyla sokağın çöpü oldu, O gibi.

O'dan geriye şu cümleler kaldı;

"Belki bir yerlerde etrafımda insanlar bulabilirim. Belki bir zaman diliminde tek başıma olmayabilirim. Belki yağmurun yağdığını oturduğum banktan değil evimden duyarım bir gün. Belki bir gün gerçekten yaşayabilirim. Belki , ben bilmem? Yağmur bilir, toprak bilir, güneş ,bulut ,ay...

Bir gün doğada belkilerimi bilenler ve anlayanlarla var olmak dileğiyle.

yalnızca O. "