hissettirdiğin her şey için teşekkür ederim. gerekli miydi sence? istediğini aldın mı? beni hiç dinlemedin. neler hissettirdiğinin asla farkında değilsin. konu hiçbir zaman sen olmadın, sorun da olmadığın gibi. o zaman bu tepki niye diye düşünüyorsundur. gerçi aklının kıyısından bile geçtiğimi zannetmiyorum. ilkler özeldir. seni özel kılan şey hiçbir zaman sen olmadın. bana bunu ilk kez hissettiren, bu çıkmaza ilk kez sokan kişi oldun. tabularımı ilk kez yıkandın. beni ilk kez inandırandın. tahmin etmediğim şeyleri bir gecede kabul ettirendin. ve bir gecede her şeyi mahvedip gidendin. neyi bu kadar büyütüyorum değil mi? insanlar sevilir veya sevilmez. konumuz bu değil, böyle olsa bu yarışı kaybeden ben olmazdım. bu kulvarda rakipsizim. ama en nihayetinde sana yenildim. haklıydın. kaybettim savaşı. sonunda bu dünya yarışında ait olduğum yerde ferah bir nefes alabileceğimi sanarken beni nefessiz bıraktın. üstelik ben seni kendime eş sanarken rakipmişiz, sonradan anladım. yapraklarını tek tek koparmak için mi büyüttün bu çiçeği? üstelik tüm yapraklar ‘seviyor’ çıkarken. sanmalar ve kanmalar… en sonunda da kendini sokakta bulmalar. evi yansa dışarı kaçar insan. peki ya canı yanarsa nereye kaçacak? içimi rahatlatmak istiyorum. biri bana aptal olmadığımı söylesin. sen yaptığımı arayış sanıyorsun. oysa bir kayboluş hikayesi bu. bunca zaman sonra yüzüme vuran güneşe gözlerimi kısmadan, umutla bakmıştım. ben gönlümü sana kavuşmak ile avutmuştum. şimdiyse beni başkaları avutuyor. uzaktan bakan hiç sahip olmadığım bir şeyi kaybettiğim için ağlıyorum sanacak. oysa ben eski yaralarımın yeniden kabuk bağlamasına ağlıyorum. belki bir yerde hayatına dokundum ama onun bir parçası olamadım. yine doğru hisle yanlış yerdeyim. artık beni ya sevin ya kapı dışarı edin. yarı içtenliğe dayanmam zor benim. gönül isterdi ki artık durduğum yerde çiçek açsaydım ancak gönül de yoruldu istemekten. ben de zaten yeşereceğimi sandığım toprakta kalan son dallarımı da kuruttum gitti. bu da son yok oluşum olsun. sevildiğimi sandığım kalpte misafir bile olamamışım. bu da benim aşka son kanışım olsun. kimsenin iyileştiremeyeceği ama bundan sonra da yıpratamayacağı kişiyim artık. sanmak zor. sanmak yok.
görkemli bir çürüme biçimidir; sanmak.
sonucu değişmez, yanmak.
yine de iyiyim ya.
siz, gururu vicdanını çoktan mağlup etmiş; vefası lafta, vedası sessiz, hatır bilmez ve kalbi eksik olanlarsınız. çok şükür ben sadece kırılmış olanım.
çok bir şey de istememiştim bu hayattan da be. yer mi yoktu dizlerinde de şu başımı koyduramadın. sürekli eksik olan bir süre sonra gerekli de olmuyor. korkuyorum soluma küserim diye. kinse kin, kırıldığım dağa da kırk yıl gitmem. ve bu aralar sol yanıma da kırgınım. bağırıp çağıramadığım, “bak bu zoruma gidiyor” diyemediğim her şey beni gecenin bir köründe saatlerce balkonda oturtuyor. karşımda yine aynı kişi, hüsran.
ben hüsrana komşuyum.
inanıyorum ki bir gün ben de çiçek açacağım.
her gecenin bir sabahı, her kışın bir baharı var.
bir baharı hak ettim. hiç kimseye hiçbir şey borçlu değilim.