O elbise bana ait değildi ki…

 

Bir elbise vardı üzerimde. Giymekten çok memnun olmadığım bir elbiseydi sanki bu elbise. Çünkü içindeyken, kollarımı ve bacaklarımı rahat hareket ettiremiyordum. Ben mi giymiştim yoksa giydirilmiş miydi bana, hatırlamıyordum. Belki seçme şansı verilmiş olsaydı seçmezdim de bu elbiseyi. Mağazaya gidip birlikte aldığımızı dahi hatırlamıyorum. Peki ne zaman giydirilmişti bu elbise bana? Hakikaten bunu da hatırlamıyordum. Peki neden yıllarca üzerimdeydi ki bu elbise? Rahatsız ettiğini hissede hissede neden devam etmiştim giymeye? Benimle bütünleşmişti diyemem, elbiseyle yaşadığım o yabancılaşmayı hatırlıyordum.


Hayır dememek için mi, sevilmek için mi, onay görmek için mi? Herkes modelinin çok güzel durduğunu söylediği ya da bana yakıştırdığı için mi? Olabiliyordu bazen, bize yakıştırılsa dahi biz kendimize yakıştıramıyorduk giydiklerimizi. Bize baktıkları gözler, bize ait değildi ki zaten. İçinde yaşadığımız toplum aynı olsa da, maruz kaldıklarımız çok benzer olsa da aynı gözlere sahip değildik, evet. Zaten gerçek hislerle mi gerçekten yakıştırmışlardı bu elbiseyi, bunu da bilmiyordum. Hiçbir zaman tam olarak bilemeyeceğim de.


Yıllarca doktor olmak istediğimi hatırlıyorum. Kendimi beyaz önlüğün içinde o hastadan o hastaya yardım ederken düşlüyordum. Sınav zamanında ise bir karartı bulutları beliriyordu tepemde. Yıla heyecanla başlayıp yılı hezeyanla sonlandırıyordum. İçim sıkıntıyla dolup taşıyordu. Psikolojik hikayeler, felsefi tartışmalarla ilgili yazılar okuyordum test çözmek yerine.


Sayısal öğrencisi olmak istemediğimi biliyordum. Ama bunu kendi içimde kendime bile itiraf edemiyordum. Fısıldayamıyordum kendi kulaklarıma. Çünkü bir hayal kırıklığı yaşansın istemiyordum. Hem de bana ait olmayan, sadece benim de hayalimmiş gibi rol yaptığım bir hayalin kırıklığı.


Yorulmuştum rol yapmaktan. Önce yıllardır gerçekten bana ait olan, dans etmek ile ilgili olan hayalimi gerçekleştirdim. Hem de o zamanın en afili dans okuluna gidip ben burada eğitim almak istiyorum, demiştim. Sonra kendi imkanlarım ile gidebileceğim dans okullarını araştırmaya başlamıştım. Öğrenciydim çünkü. Ama çok keyifli bir yolculuktu o zamanlar benim için. Çünkü hayalimin peşinden koşuyordum. Bitmek bilmeyen bir enerji hâkim olmuştu bana, tepemdeki o kara bulutlar gitmiş, güneş açmıştı tepe noktamda. Ve nihayet kendime uygun dans okulunu bulmuştum, ilk ders için çok heyecanlıydım. Müziği duyar duymaz, evet ben buraya aitim, diyebilmiştim. Partnerimin yüzüne baktığımda, hislerinin gerçek olduğunu kavrayabiliyordum. Çünkü ben kendime yabancı değildim, böylelikle hislerimin gerçek olduğundan emin olabiliyordum.


Elbise yakıştırmalarında yaşadığım türden bir his değildi hissettiklerim. Beni güçlü kılan, bana uzuvlarımı kazandıran dans, beni dönüştürüyordu. İlham olmuştu bana. Hayatımı değiştirebilirim, yapabilirim, diyebilmem için kendimle arama köprü kurmuştu.


Ve şimdi kimilerine göre geç ama bana göre tam zamanında, istediğim mesleğin öğrencilik yılını yaşıyorum.


Zaman zaman uzuvlarımızı kaybediyormuş hissine kapılabiliriz, yaşadığımız ilişkilerden, içinde bulunduğumuz toplumun acımasız yargılayıcı bakışlarından ötürü. Böyle zamanlarda bizi güçlü kılacak, uzuvlarımızı hareket ettirebilmemize vesile olabilecek hayallerimize sarılabiliriz, sımsıkı sarılabiliriz hem de. Çünkü ben dansa o dönemlerde sımsıkı sarılmıştım. Doktor elbisesi ya da önlüğünü hayal etmek bana iyi gelmiyordu, duyabiliyordum ama dans ayakkabılarımın üzerindeki beni hayal etmek bana çok iyi geliyordu. Gerçekten olmak istediğim mesleği hayal etmek çok iyi geliyordu.


Hayallerimizin fısıldadığı seslere kulak verelim, onlar kısık sesle konuşsalar dahi dinleyebilmek için alan açalım. Hatta belki bir süreliğine de olsa her şeyin sesini kısıp sadece onları dinleyelim.


Şimdi terapinin bana duyurduğu sesleri duymaya çalışma heyecanı içerisindeyim. Bana ait olmayan elbiselerimi çıkartmaya çalışıyorum. Fark ediyorum ki üzerimde sadece bu elbise yokmuş. Bazılarından kolay sıyrılabiliyorum, bazılarından ise sıyrılmak gerçekten çok zor oluyor. Makasla kesmek gerekebiliyor. Keserken bazen canım yanıyor ama özgürlüğün hissi ile bu acı diniyor…