sırtımda bohçamla gezdim sokaklarda
çingenelik yaptım
şairlikten artakalan zamanlarda
çaldığım her kapı, girdiğim her ev
tuttuğum onca el, seni bulmak ümidi
bilirsin
fal mutsuzun ekmeği
çingene falı açtım halka açık meydanlarda
tarot dizdim, cevşen astım boyunlarına
haytalığa vakit bulamadım
evlerin damlarında, incir ağaçlarında
ihbar edilmedim
leblebi tozu ceplerken mahalle bakkalına
adil olmayı öğrendim
iki süt, bir de ben
üç kardeş
paylaştık annemin memesini
sana yetiştirdim kendimi
sana yetiştirdim kendimi
forsepsle çıkarmışlar beni karnından
annemin
annem, beyza
ilişeceğimi bilseydim sana
kuvöz diye
göğsüne tayinimi isterdim
ben seni arayabilirim
ben seni arayabilirim
harcarım tüm jeton haklarımı, ankesörlü telefonlarda
kulübelerde, eski köprünün altında
inanmıyor bizim mahalle
reenkarnasyona da, aşka da
bir daha yaşanır mı bu hayat, diyor
aynı sefillikle
hasan var bir de, tezgahı var işporta
o inanmıyor freud’un aşk kuramına
yakasını bırakmadı
nerede görse peşinden koşuyor zabıta
sana ulaşamayabilirim, beni bağışla
yol yorgunuyum, üstüm başım kir üstelik
ama gömleğimde tek kırışık yok hala
bak
gözlerimde emperyalizme kafa tutan
inci karası bir çocuğun masumiyeti var
beni bağışla
sen, duvara bakarken yazılan bi’şiir olma
beni dizginle, beni sulha indir
içimde yılkı atının kimsesizliği var
benden uzaklaşma
çünkü ben hala
koşuyorum ardından, işporta gören zabıta hızıyla
zehra sakarya
2020-04-15T01:06:42+03:00Çok, çok güzel