En son, gökyüzündeki yıldızlar yalnız geziyorken benim kadar yalnızdı. Bu gece onlar bile birbirlerine çok yakın, sıkı fıkılar. Hep benle kalmasını rica ettiğim çoban yıldızı da kendisine eş bulmuş olmalı, gözükmüyor. Yeryüzündeki sevgililer özenip birer birer gül oldular ve yıldızlarda oturan Sezen'e ulaştılar. Sadece ben gül olamadım, sadece ben yalnız kaldım, sadece ben unutuldum. Unutulan olduğum için midir nedir bilmem, beni unutanları hiç unutamadım.


Ah o şarkıların gözü bir tek bana kör olmadı. Gecenin zifiri karanlığında bile rahatça buldular ve kolumdan tutarak ara sokaklara sürüklediler. Beni korkutmak için sen kılığına girdi bir tanesi. En az senin kadar güzel olan bir ayrılık şarkısı oldu. Diğeri bana hiç gelmediğini anlatan bir şarkı oldu, saçlarını ördüğün zamanki kadar da güzeldi üstelik. Ne halde olduğumu sormayın dedim şarkılara, kederdeyim dedim. Yangınlardayım dedim ama dinletemedim. Defalarca sordular halimi ben de cevap veremedim. Halimi anlatacak dili anlıyordum ama henüz konuşamıyordum.

Sen de benim kadar gerçekleri biliyordun, yalnızlık ömür boyuydu. Ah bu ben yok mu? İşime gelmeyen gerçekleri ne güzel itelerdim zihnimin kara odalarına. Biliyordum yalnızlığımın ömür boyu olduğunu ama... Aması yok işte.


Aynı gece yıldızlardan, şarkılardan, yalnızlıktan ve daha onlarcasından kurtulur kurtulmaz başımı yastığa koydum. Seni gördüm rüyamda, Arnavut kaldırımlı taş sokakta. Başınla belli belirsiz selam verdin. Hatta selam vermeni çok istediğim için sanrı bile görmüş olabilirim. Yanımdan geçip giderek uzaklaştığında ben seni izliyordum gizli gizli, gelmiyordun. Biz seninle yıllar yılı rüyalarda buluşurduk, bu şarkıyla kavuşurduk.