Bir evsizi anlamak için
ceplerime gazete kağıdı doldurup
bir banka uzandım.
Ekonomik kriz ne kadar derinse
ve yeryüzünde ne kadar dedikodu varsa
o kadar kağıt,
o kadar sıcaktım.
Soru işaretleri jilet gibiyken
küfretmek içimi ısıtıyordu
Bir insan, aynı anda, aynı acıda,
en fazla kaç kişiyi özleyebilir ki?
Ya da bir insan,
bir insanda, iki kelimelik süreçte
en fazla kaç kişi olabilir ki?
Televizyonu açtım.
Tam Afrika açtı, susuzdu.
Bir de yetimler vardı ki...
Sen geldin.
Öylesine izlenen bir kanalda
kaç kez ağlana...
Lütfen bir daha öyle sert düşme aklıma
Bilirim, narindir tenin.
Şarap içsen yanakların kızarır,
dudaklarım kıskanır ve...
Özlerim.
Gururum buz gibidir benim.
Aslında sert
ama sen dokunsan eririm.
Yalnızlığı bilir misin sen?
Penceremin önüne ekmek kırıntıları koydum.
Kuşlar yesin,
senden bahsetsin,
fakir desin, ekmek desin
ve yine her şey
bir rivayete gizlensin.
Soru işaretlerinin mutluluğu öldüren birer korsan olduğunu düşünüyorum ben.
Lütfen,
beni diğerlerinden daha az tanıyabilir misin?
Nerede yaşıyorum?
Ne iş yapıyorum?
Okul?
Araba?
İş?
Ev?
Çığlıklarla doğrulup
sessizce unutulmuş bir adamım ben.
Terk edilmekten çok,
özlemekten korkarım
Beni de
böyle sev.
Orhun Çevik
2020-06-14T10:04:07+03:00Bazen böyle yapıyorlar ya... Kalemine sağlık.